ABDÜLMELİK FIRAT-11 MART 1996
Dedem Şeyh Said Efendi Diyarbekir’de sehpaya çıkarıldığında 60 yaşındaydı. Gözleri önünde tek tek asılan 46 yakın arkadaşı kendisine temaşa ettirildikten sonra, uzatılan bir kağıda yazıp imzalayıp Cumhuriyet yönetiminin savcı ve hakim cellatlarına teslim ettiği belgede şu satırlar yazılmıştır: “Bu değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Hiç şüphe yok ki mücadelem Allah, din ve milletim içindir.” Sehpanın altında Kürtçe olarak söylediği son sözleri ise “Fani hayatımın sona erdiği şu anda, milletim için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık duymuyorum. Yeter ki, torunlarımız bizi düşmanlarımız önünde mahcup bırakmasınlar” olmuştur. Bu ses ülkemizin bütün dağlarına yansımış, yankılamış, kazınmış ve hakkedilmiştir. Torunların seni mahcup etmeyeceklerdir.
Dedem Şeyh Bahaddin Efendi müftü, Şeyh Aliyé Paloyi medresesinin yöneticisi, ders vereni Allame bir zat. Şeyh Said in altı kardeşinin büyüğü.TC silahlı kuvvetlerinin gözetiminde evi muhasara altındayken, sabah namazından sonra Kur-an okurken askerler tarafından öldürülürmüştür. Şehid olduğunda 57 yaşındaydı. Rahmetlik nenem Şeyh Ahmede Çani’nin kızı Rabia Hanım, sürgünlerde 13 yıl boyunca dedemin kanlı gömleği ve yeleğini yastığı altında kutsal bir emanet olarak saklardı. Sürgün yıllarında hastalandığımız zaman imkansızlık ve yoksulluktan ilaç bulamazdık. Rahmetlik nenem hemen imdadımıza yetişirdi. Büyük bir vecd içinde dedemin kanlı gömleğiyle yeleğinin bulunduğu bohçayı alarak, yanımıza gelerek derdi ki, “Bu büyük şehid dedenizin kanlı gömleğidir. Allah katında onun büyük bir mertebesi vardır. Onu saygı ile öpün, Allah size şifa verecektir. “Başımızın ucuna koyar, yanımıza oturarak Kur’an’dan ayetler okurdu. Rahmetli annemde Kürtçe kaside ve gazeller mırıldanır, babası Şeyh Said in ruhundan istimdat niyazında bulunurdu. Mekanınız Cennet olsun Rabiya Sultan ve annem Ayşe Hanım.
Şeyh Diyadeddin Efendi yeğeni Şeyh Ali Rıza Efendi’nin komutasındaki Hasenan ve Zırkan aşiretlerinin ileri gelen yöneticileri ile savaşarak İran’a ulaştıklarında Atatürk ün yakın dostu olan Rıza Şah tarafından alçakça bir tuzakla, kendi askeri kışlalarında mitralyöz ateşi altında bir çok yurt sever kişi ile beraber şehid düşmüşlerdir. Şeyh Said Efendi’nin dördüncü kardeşidir. Şehid olduğunda daha kırk yaşına ulaşmamıştır.
Şeyh Abdurrahim Efendi yıllarca Kürdistan dağlarında büyük savaşlar verdi. Adı halkının arasında efsaneleşerek saygıyla anıldı. Hala ülkemin dağlarında kar, bora ve rüzgar esince ismi dağ doruklarından ovalara yankılanır. Suriye’ye geçti 1938 de Dersim Kürtlerine karşı yapılan katliama karşı savaşmak üzere Türkiye’ye geri dönüş yaptı. Suriye’de senelerce yanında kalan, beslediği ve koruduğu, ordudan ihraç edilmiş bir Türk Subayıda gruplarına katıldı. Diyarbakır-Bismil Havalisene ulaştıklarında bu Subay, kendilerini ihbar ederek pusuya düşmelerine neden olmuştur. Dersim’e ulaşmadan o ve arkadaşları şehadet mertebesine ulaşmışlardır. Şeyh Abdurrahim Efendi de kırk yaşına ulaşmamıştır.
Şeyh Said Efendi’nin amcazadeleri, büyük alim Ali Rıza (Küçük-Efendi) ve kardeşi Şeyh Şerif Efendi Palu’da Murat ırmağı kenarında süngülenerek cesetleri Murat ırmağına atılmışlardır. Şahadete eriştiklerinde 45-50 yaş civarındaydılar .Şeyh Said Efendi’nin yüz civarında yakın akrabaları; teyze ve hala zadeleri öldürürmüşler ve şehid olmuşlardır.
Maksadım mazlumların hepsini bu yazıda derç etmek değildir. Belki zulmün kuşbakışı panoramasının genç kuşaklara hatırlatmak ve çizmektir. Con Ahmed’in devri daim makinasının hep aynı şekilde döndüğünü göstermektir. Netice itibarıyla Kürtler için değişen hiç bir şey göze çarpmıyor. Ufuklar kapkaranlık. Kana doymayanların elleri yumruk; İyiliğe doğru açılan bir el görünmüyor. Bütün bunlara rağmen ümitsiz olmasınlar. Zalimler, mazlumların kanında boğulup yok olacaklar. İlahi tabii kanunlar, mutlaka hükmünü icra edeceklerdir. Çünkü, onların dünya cürufunun elde etmek için gösterdikleri çaba ve gayrete karşılık sizin de en az onlar kadar kişisel ve ulusal inanç ile onurunuza sahip çıkma durumuna gelmeniz ve ulaşmanız bu işin en büyük itici gücü olacaktır.
Babam Şeyh Şahabettin Efendi’nin 18 yaşından itibaren bütün hayatı sürgün ve sıkıntılar içinde geçti. Annesi, iki kız kardeşi yedi çocuğu (dördü kız, üçü erkek) ve memleketten beraber getirdiği iki yetim Mehmetler ile, Ceman 14 nüfuslu bir aile. Diğer beş amcazadeleri ile birlikte 55 nüfusa ulaşan büyük bir aile topluluğu…
- Sponsorlarımız-
Trakya’daki sürgün yıllarımız, uzun ve meşakkatli geçti. Babam, onuruna çok düşkün, az konuşan, ıstırabın içine atan bir seciyeye sahip bir insandı. 13 seneye yakın 2. Sürgün hayatı onu epeyce yormuştu 1947 senesinde vücudunu kaplayan çıbanlar onu bitap düşürmüştü. 1947 senesinin Haziran ayında memlekete dönüşünde ancak 2 ay yaşayabildikten sonra fani hayata veda ettiğinde 46 yaşındaydı.
Evet, şimdi gelelim encamı serencamımıza. Son zamanlarda bedeni rahatsızlığıma rağmen yine de kendimi genç ve zinde hissetmekteyim. Yaşlılık ve onunla ilgili durumları hiç düşünmedim. Çicero’nun ihtiyarlığa methiye risalesini epey zaman önce her ne kadar okumuşsam ve İslam tasavvuf bilginlerinin nefs ile ilgili eserlerinin labirent ve dehlizlerine indimse de içinde bulunduğumuz girdap dehşetengiz zulüm denizinde boğulmakta olan mazlumlarının ah u figanı ve haykırışları beni bu vadide düşünmekten alıkoydu. Geriye doğru bir göz gezdirme fırsatını geçtiğimiz günlerde elde ettim. İsimlerini zikir ettiğim ecdadımınki onların bastığı toprağı bu cihan bin gözlerime sürmek istediğim bu insanlardan daha fazla yaşamışım ve yani onlardan daha yaşlı ve ihtiyarım.
Ne güzel demiş Pir Sultan Abdal: “Geçti dost kervanı eyleme beni.” Evet Pir Sultan da öldü. Hızır Paşa da öldü. Fakat Pir Sultan Abdal seveninde sevmeyeninde dillerinde ölümsüz mısraları çınlamakta ve yaşamaktadır. Ya Hızır Paşa? O günde, bu gün de onu sevenler ondan bahsetmemektedirler. Gönül adamları ise Pir Sultan Abdal’ın namelerinde Hızır Paşayı Lanetle anmaktadırlar. “Geçti dost kervanı eyleme beni, eyleme beni.”
- Advertisement -
Biz çocukluk ve delikanlılık yıllarında dahi, bunların diri Tanrılarından korkmadık. Şimdi ise bu yaştan sonra onların karikatür ve cücelerinden mi korkacağız? Torunlarım darda, onlar da olmasa dost kervanına ulaşmanın hasretindeyim.
“Bizden önce giden eslafa selam olsun erenler.”
Si sal e ji derd u ji belayé te hilakin.
Hetta vi felek her diretin ahu ehé mın.
Ma yek nefesek mın dibitin sebr u qerarek
Qet bé te u bé te dibitin mislé sehé mın