ABDULKADİR TANIŞ
Plantinga ortaya koyduğu ontolojik kanıt formülasyonunuyukarıdaki düşünceler çerçevesinde değerlendirmektedir. Ona göre bu formülasyon, Tanrı’nın varlığını ispatlayıp ortaya koyan bir kanıt olmayıp, sadece Tanrı’ya inanmanın rasyonel olarak kabul edilebilirliğini ortaya koymakta ve bu yönüyle de başarılı olmaktadır. O, “Benim bu kanıt için iddia ettiğim şey, bu kanıtın teizmin doğruluğunu ortaya koymadığı, fakat onun rasyonel açıdan kabul edilebilir olduğunu ortaya koyduğudur” diyerek kanıtının iddiasını dile getirmektedir. Dolayısıyla onun formüle ettiği bu kanıtın amacı, Tanrı inancının doğruluğunu ortaya koymak değil, sadece rasyonel açıdan kabul edilebilir olduğunu göstermektir.
Plantinga, ontolojik kanıtın ilk defa Aziz Anselm (1033-1109) tarafından ifade edilmesinden bu yana birçok filozofun ilgisini çektiğini belirtmektedir. O, bu kanıtın hiç kimseyi Tanrı inancına ulaştırmadığına ve imanın doğrulanması noktasında önemli bir rolünün olmadığına inandığını ifade etmektedir. Peki, bu kanıtın filozofların ilgisini sürekli olarak çekmesinin sebebi nedir? Plantinga’ya göre, ontolojik kanıtın bu kadar ilgi çekmesinin iki sebebi vardır. Birincisi, ontolojik kanıt, felsefenin birçok önemli problemini içerisinde barındırmaktadır. “Varlık bir nitelik midir, var oluşsalönermeler zorunlu olarak doğru olabilir mi, gerçekte var olmayan mümkün nesneler var olabilir mi?” gibi birçok önemli felsefi problem bu kanıtın içerisinde mevcuttur. Kanıta gösterilen ilginin diğer bir sebebi ise, kanıtın sağlam olmadığı iddia edilmesine rağmen kanıtta yanlış olan şeyin ne olduğunun gösterilmesi konusunda net bir yanlışlamanınyapılamamış olmasıdır. Birçok filozof, kanıta “Kavramsal alandan gerçek dünyaya köprü oluşturulamaz” veya “Varlık bir yüklem değildir” şeklinde çeşitli eleştiriler yöneltmiş olmasına rağmen kanıt tam anlamıyla çürütülememiştir. Bundan dolayı, ontolojik kanıt, felsefenin birçok önemli problemini barındırdığı ve tam olarak bir yanlışlamasıyapılamadığı için sürekli olarak filozofların ilgisini çekmiştir.
Plantinga, ontolojik kanıtı değerlendirirken, günümüz felsefesinde kullanılan mümkün dünyalar düşüncesi temelinde bunu yapmış ve kendi versiyonunu da bu çerçevede inşa etmiştir. O, Anselm’in kanıtını yorumlayarak farklı kanıtlar formüle etmiş ve en sonunda kendi formülasyonunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla, Plantinga’nın ontolojik kanıt versiyonu Anselm’in kanıtının yeniden ifade edilmiş halidir.
- Sponsorlarımız -
Plantinga, ontolojik kanıtın mümkün dünyalar kavramı çerçevesinde değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılacağını ve daha sağlam bir versiyonunun oluşturulabileceğini düşündüğü için kanıtın değerlendirmesini mümkün dünyalar temelinde yapmaktadır. Mümkün dünyalar kavramı, şeylerin olabileceği bütün ihtimalleri içeren bir mümkünlüğü içermektedir. Bizim dünyamız da mümkün olan bir dünyadır. Plantinga’nınkanıtında ileri sürdüğü mümkün dünyalar kavramı, “ciddi aktüalizm” (serious actualism) olarak adlandırılan düşünce temelinde ortaya konulmuştur. Ciddi aktüalizme göre, nesneler yalnız var oldukları dünyalarda belirli nitelikler taşırlar. Diğer bir ifadeyle bu görüş, gerçek nesnelerin taşıdıkları nitelikleri kabul eder. Örneğin, “Kaf Dağı’nın, α’da* p niteliğini taşıması doğrudur” şeklinde bir önerme ciddi aktüalizm bağlamında kabul edilemez. Çünkü Kaf Dağı’nın özü her mümkün dünyada var olsa bile, o, α’da yani gerçek dünyada gerçekleşmemiştir/yoktur. Bu yüzden söz konusu önerme yanlıştır. Kısacası ciddi aktüalizme göre, bir dünyadaki herhangi bir nesnenin niteliği, o dünyada söz konusu edilen nesnenin varlığını gerektirir. Plantinga bu tür nitelikleri “dünya-endeksli” (world-indexed) nitelikler olarak adlandırmaktadır. Örneğin, “Plantinga Α’da bir filozoftur” önermesi Plantinga’nın α’da var olmasını gerektirir. Özetle ifade etmek gerekirse, Plantinga bir niteliğin anlam ifade edebilmesi için, o niteliğin gerçekleşmiş olmasını yani söz konusu niteliğe sahip nesnenin varlığını gerekli görmektedir. Ona göre, mümkün ama gerçek olmayan varlıklar düşüncesi doğru değildir. Dolayısıyla, gerçek olmayan bir mümkünlükyoktur.
Plantinga’ya göre, önceki ontolojik kanıt versiyonlarının başarısız olmasının nedeni, yukarıda sunulan bakış açısına sahip olmamalarından kaynaklanmaktadır. Buna göre, birçok ontolojik kanıt versiyonu herhangi bir derecede mümkün olan belirli bir varlığın (en büyük mümkün varlık) var olduğu iddiasıyla başlamaktadır. Plantinga, “en büyük mümkün varlık” veya “kendisinden daha büyüğü mümkün olmayan varlık” şeklindeki ifadelerin bir karışıklığa dayandığını belirtmektedir. Çünkü bu şekildeki nitelemelerin, gerçekte ya da bazı dünyalarda maksimum büyüklüğe sahip bir Tanrı’yı gösterip göstermediği açık değildir. Bu şekilde oluşturulan ontolojik kanıt versiyonları, eğer bu varlık varsa, onun bu şekilde var olduğu iddiasına dayanmaktadır. Böyle bir varlığın var olduğu bilinmedikçe, kanıtın bu versiyonlarının iddialarını tutarlı olarak savunamayız. Plantinga’ya göre, ontolojik kanıtın önceki versiyonları bu şekilde mümkün fakat var olmayan varlıklar düşüncesini kabul etmektedir. Ona göre, eğer mümkün fakat var olmayan varlıklar düşüncesini reddedersek kanıttaki bu karışıklıklar ortadan kalkacaktır. O bu bağlamda, önceki kanıt versiyonlarından bazılarını ayrıntılı bir şekilde eleştirmektedir.