MENEKŞE TOKYAY
Biz, çocuk hakları savunucuları olarak, çocuk yoksulluğu sorununu eğitim, sosyal hizmetler ve sağlıkla ilgili bakanlıklar ve daire başkanlıklarıyla koordineli bir şekilde hedefe yönelik olarak çözebilecek bir bakanlık hayal ediyoruz. Erken yaşta zorla evliliklerle mücadele etmeye yönelik olarak sivil aktörler ile bakanlıkları bir araya getirecek, palyatif değil pro-aktif çözümlerle bu süreci daha çok çocuk istismarına yol açmayacak şekilde yönetecek bir bakanlık istiyoruz.
Yaklaşan seçimler öncesinde aday listeleri üzerinden yaşanan fırtına dinmişse, artık asıl gündemimize geri dönme vakti gelmiş demektir.
Bu yazıyı kaleme alırken yedi yaşındaki kızıma, “Sana göre çocuklar hayattan ne bekliyor?” diye sorduğumda, “Yemek, kıyafet, oyun ve saygı” dedi.
- Sponsorlarımız -
Evet, asıl gündemimiz; çocuklar için yemek, kıyafet, oyun ve saygı… Çocuklar için yemek yiyebilmek, temiz ve yeni kıyafetlere sahip olabilmek, oyun hakkından yararlanmak ve yaşadığı toplumda bağımsız bireyler olarak saygı görebilmek, bir lüks değil bir ihtiyaç olduğu için hem de…
Yetişkinlerin dünyasına yumuşak bir geçiş yaparak daha “politik olarak doğru” ifade etmek gerekirse; asıl gündemimiz, çocukların içinde bulunduğu kronik yoksulluk ve bunun bu güzel ülkenin geleceği üzerindeki izdüşümlerini şimdiden yönetebilmek adına sağlıklı, etkin, çağdaş bir çocuk politikası geliştirme gereği…
Ve bunu da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaklaşıyor diye değil, bu ülkede çocukluğun ciddi bir varoluşsal krizde olduğunun bilinciyle, hiçbir oy kaygısı gütmeden yapmak gerekiyor.
Çocukluğun Durumu Tablosu
Depremin ardından çocuk bakım kuruluşlarında olup kimliği henüz belirlenemeyen 21 çocuk var. Depremin öncesinde açlıktan ve susuzluktan okullarda bayılan, beslenme çantası boş veya içinde bayat ekmekle tüm günü geçiren çocuklar var. Öğrenci yurtlarında, tarikatların elinde yaşamları ve umutları çalınan çocuklar var.
- Sponsorlarımız-
TÜİK verilerine göre ülkedeki çocukların sadece yüzde 12’si her gün et, tavuk veya balık yiyebilirken, temel beslenmesi ekmek veya makarna olan çocuklar var; hem de toplumun yüzde 62’sine karşılık geliyorlar.
Kısa süre önce çocuklar için uluslararası yardım kuruluşu Theirworld tarafından yayımlanan Act For Early Years (Erken Çocukluk Dönemi İçin Harekete Geç) küresel raporuna göre, Türkiye’de her 10 ebeveynden en az yedisi (yüzde 72) çocuk bakımı masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Her 10 ebeveynden sekizi (yüzde 82) geçimlerini sağlamak için hayatlarında büyük mali değişiklikler yapmak zorunda kalıyor. Erken çocukluk döneminde eğitim ve çocuk bakımına en az harcama yapan beş OECD ülkesi arasında yer alan Türkiye’de erken çocukluk döneminde çocuk bakımının ailelerin yaşamında doğurduğu ciddi açmazlar var.
Adalet Bakanlığı’nın 2022 yılı suç istatistiklerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında yüzde 33’lük bir artış var. Bu konuda kurulan Meclis Araştırma Komisyonları var ve o komisyonlarda hazırlanmış yüzlerce sayfalık raporlar ve bu raporlarda yer alan ancak Meclis’in tozlu raflarına terk edilen onlarca öneri var.
- Advertisement -
Altı yaşında bir kız çocuğunun evlendirildiği ve elinden yaşamının hunharca çalındığı bir ülkede çocuğu korumaya yönelik uluslararası sözleşmelerden çekilmeyi savunan ve bu savunularını karar alıcılar üzerinde baskı mekanizması eşliğinde yürüten karanlık gruplar var.
Hep var… Peki bu tabloda ne yok? Bir Çocuk Bakanlığı kurma niyeti ve iradesi!
Avrupa’da Çocuk Bakanlıkları
Tıpkı İngiltere’de, İrlanda’da, İskoçya’da, Norveç’te, Yeni Zelanda’da olduğu gibi sırf çocuk sorunlarıyla ilgilenen, diğer bakanlıkları da çocuk koruma konusunda koordine eden bir bakanlığın eksikliği, günden güne daha büyük bir ağırlıkla kendini hissettiriyor.
Bu bakanlıklar, hem ülke içinde çocukların iyi olma hali, engelli çocukların sorunları, çocuk bakımı, çocukların okullaşma oranları, çocuk sağlığı, çocuk beslenmesi gibi spesifik ve teknik alanlarda politika tasarımı süreçlerine etkin olarak katılıyor; hem de ülkelerinin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme çerçevesinde her beş yılda bir hazırlanan değerlendirme raporlarını koordine ediyorlar ve ülkelerinin eksik olduğu politika ve uygulama alanlarında neler yapılabileceği konusunda Birleşmiş Milletler nezdinde irtibat kişisi olarak taahhütlerde bulunuyorlar.
Bu bakanlıklar ayrıca hem çocukların iyi olma halini geliştirmeye dönük sorun alanlarında diğer bakanlıklarla temas halinde olup sonuç odaklı ve hızlı bir şekilde harekete geçiyorlar hem de birçok kriz noktasında bir koordinasyon bakanlığı işlevi görüyorlar. Bütçeleri ve beşerî kaynakları da buna yönelik olarak güçlendiriliyor ve konunun uzmanlarının liyakat usulü görevlendirilmesi sağlanıyor.
Biz, çocuk hakları savunucuları olarak, çocuk yoksulluğu sorununu eğitim, sosyal hizmetler ve sağlıkla ilgili bakanlıklar ve daire başkanlıklarıyla koordineli bir şekilde hedefe yönelik olarak çözebilecek bir bakanlık hayal ediyoruz.
Yoksulluk sebebiyle okulu terk eden çocukları yeniden eğitim döngüsü içerisine çekmek üzere diğer kurumları da çağdaş standartlar ve uygulamalar doğrultusunda harekete geçirecek, bu süreçte de bu konuda yılların birikimini sahada hep canlı ve güncel tutan sivil topluma da danışacak, istişare edecek ve ortak aklı harekete geçirecek bir Çocuk Bakanlığı hayalimiz var.
Sivil Toplumla İşbirliği İhtiyacı
Ne yazık ki Türkiye’de sosyal politikalar alanında kamu-STK ilişkisinin doğrudan ülkenin siyasi iklimi ve konjonktüründen etkilendiği bir sır değil. Örneğin AB uyum süreçlerinde çocuk hakları konusunda siyasi yelpazenin farklı uçlarından sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek aynı masada buluşabilmiş, ortak aklı harekete geçirebilmiş, birbirlerinin saha deneyimlerinden yararlanarak diyalog kurabilmişti.
Fakat son yaşanan depremlerden sonra bile böyle bir diyalog mekanizmasının çocuk özelinde işletilmesi çok kolay olmadı; yetki alanları, öncelikler, siyasi tavırlar, hesap verebilirlik çağrıları sürekli birbirleriyle çatışarak ortaya çıkan kaosta ancak monolog ve kutuplaşma ortamı doğabildi.
Erken yaşta zorla evliliklerle mücadele etmeye yönelik olarak sivil aktörler ile bakanlıkları bir araya getirecek, palyatif değil pro-aktif çözümlerle bu süreci daha çok çocuk istismarına yol açmayacak şekilde yönetecek bir bakanlık istiyoruz.
Personeli, Bütçesi, Örgütlenmesi Belirli
FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, sağlıktan eğitime, adalete dek çocukla ilgili pek çok alan bulunduğunun ve bunlar arasında eşgüdüm sağlanmasına ihtiyaç olduğunun altını çiziyor.
“Personeli, bütçesi, örgütlenmesi belli olan, çocuğa özgü bir yapının olması lazım. Bu bakanlık da olabilir, başka bir eşgüdüm kuruluşu da” diyor.
Ancak tüm uzmanların vurguladığı nokta; çocuğa özgü bütçelemenin ciddi bir ihtiyaç olduğu ve mevcut sistemde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda sırf çocuk politikalarına aktarılan bütçe konusunda yeterince saydam ve hesap verebilir olunmadığı.
Öte yandan, Koman’ın da vurguladığı ve benim de katıldığım bir diğer nokta; çocuğa özgü bir bakanlık kurulması durumunda, çocuğun bağımsız, hak sahibi bir özne olduğu ve devlet yapısı içinde hizmet götürülecek bir adres olduğu mesajının güçlü ve kararlı bir şekilde verilecek olması.
Çocuk hakları alanında uzun zamandır çalışmalarda bulunan ve bu amaçla Hümanist Büro’yu kurmuş olan avukat Seda Akço, Türkiye’de çocuk hakları alanında eşgüdüm kuruluşları yerine, icra yetkisine sahip bir bakanlığın kurulmasının önemli olacağını düşünenlerden.
Ancak burada da idare hukuku açısından önemli detaylar devreye giriyor. Çocuk Bakanlığı kurulması durumunda diğer bakanlıklarla görev alanlarının çakıştığı noktalarda görevlerin ve yetkilerin net bir şekilde tanımlanması gerekir.
Akço, “Böylesi bir bakanlığa halihazırda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bünyesindeki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yetkisi verilebilir ve bu bakanlık, diğer bakanlıklar üzerinde belirleyici bir düzenleme yapmak yerine, çocuğa yönelik hizmetleri ve standartları belirleyerek, farklı bakanlıkların çocuğa yönelik hizmetleri arasındaki boşlukları belirler ve yöntemler önerir” diyor.
Dolayısıyla, bir Çocuk Bakanlığı kurulduğunda ve görev alanı iyi tanımlandığında, çocuğa yönelik ihtiyaç duyulan topyekûn bakış açısı ve sorumluluk üstlenme anlayışı ortaya konmuş olur ve şu anda farklı bakanlıklar arasındaki sorumluluk paylaşımlarındaki boşluklar da bu bakanlık tarafından ön alıcı bir şekilde doldurulur.
Çocuk Bakanlığı da Yetmez
Öte yandan, Çocuk Bakanlığı’nın ardından konuşulması gereken bir diğer kurumsal yapılanma da, Kamu Denetçiliği Kurumu altında sadece çocuktan sorumlu bir ombudsmanlık kurulması olmalı.
Avrupa’da birçok ülkede uygulama bu yöndeyken, Türkiye’de en başından beri kamu otoritelerinin çocuklarla ilgili tasarruflarında idari başvuruları alan kurumda kadın, çocuk ve engelliler her zaman tek bir sepet dahilinde ele alındı ve sadece çocuktan sorumlu bir ombudsmanlık kurulması yerine kadın, çocuk ve engellilerden sorumlu bir çatı yapılanmasıyla yetinildi.
Bu da tıpkı kadın sorunlarını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın geniş çaplı gündemi içerisinde etraflıca ele almanın mümkün olamayacağı gibi çözüm aşamasında odağın şaşmasına, ormanın içindeki ağaçların ıskalanmasına yol açtı.
Benim bir önerim ve bir hayalim var: Altılı Masa’nın bileşenleri, ilgili tüm uzmanlarla önceden görüşerek bu kez ortak bir çocuk politikası geliştirmek üzere bir araya gelmelidir. Bu toplantı sonunda da, çağdaş, demokratik, laik ve insan haklarına saygılı bir ülke olma idealini her zaman korumuş olan bir Türkiye’ye yaraşır bir Çocuk Hakları Hedefler Belgesi çıkmalıdır. Tüm bunlar da 23 Nisan vesilesiyle değil, ülkeyi yönetmeye aday bir ortak iradenin, ülke nüfusunun dörtte birini oluşturan bireylere yönelik bir sorumluluk bilinciyle yapılmalıdır. Çok geç kalmadan…
Perspektif Online