EYLEM YENİSOY ŞAHİN
Badiou ontolojiyi matematiğe özdeş kılarak, ontolojinin matematik olduğunu söyler. Aksiyomatik olan bu kararının en önemli nedeni, varlığın çokluk formundaki yapısını açıklayabilecek yegâne düşünsel metodolojinin matematiğe ait olduğu düşüncesidir.
Badiou’nun matematikteki küme kuramı ve aksiyomlarına dayanarak geliştirdiği ontoloji “tutarsız çokluklar”ın (inconsistent multiple) ya da “çokluk oluşlarından başka hiç bir niteliği olmayan çokluk olarak çokluk”un teorisidir (Badiou, 2005a, s. 28). Yani varlık-olarak-varlık niteliklerinden eksiltilmiş olan bu tutarsız çokluklardır. Her şeyi kapsayan ve açıklamaya yeterli Bir’i reddeden Badiou için, “bir” ancak “bir sayma işlemi” olarak anlamlıdır (Badiou, a.g.e., s. 24). Bu sayma işlemi ile tutarsız bir çokluk tutarlı bir çokluğa dönüşür (consistent multiple) (Badiou, a.g.e., s. 25). “Bir-olarak-sayma” varlık açısından olagelen bir işlemdir ve iki biçimi söz konusudur: Üye olma ve kapsama (Badiou, a.g.e. s. 44). İlk olarak bir çokluk başka bir çokluğa ait olabilir ya da başka bir çokluğun üyesi olabilir. İkinci olarak ise bir çokluk başka bir çokluk tarafından kapsanabilir. İlki bir sunum (presentation) mekanizması oluşturur ve Badiou bu alanı “durum (situation)” olarak adlandırır. İkici sayma işlemi ise bir temsil (representation) mekanizması kurar ve “durumun hali (state of situation)” olarak adlandırılır (Badiou, a.g.e., s. 95). Her iki sayım işleminin kurduğu mekanizmaya ise ‘yapı’ (structure) adını verir (Badiou, 1998, s. 169). Badiou “yapı” içindeki çoklukları bu sayma işlemleri bağlamında şu şekilde sınıflandırır: Normal (normal), tekil (singular) ve fazlalık (excrescence) (Badiou, 2005a, s. 99). Normal çokluk hem duruma üye olan hem de durumun hali tarafından kapsanan çokluğa işaret eder. Tekil çokluk, duruma aittir; ancak durumun hali tarafından kapsanmayan çokluktur. Fazlalık ise kapsanan ancak üyelik ilişkisinin dışında olan çokluktur. Badiou’nun kendi örneğiyle: Marksist teoriye göre kapitalist toplum düzeninde burjuva sınıfı normal terim, proletarya tekil terim ve kapitalist devlet fazlalıktır.
Cantor’un “sonsuzluk” tanımı ve Cohen’in “türeyimsel küme” tanımı Badiou’nun “türeyimsellik” ve “sonsuzluk”un ne olduğunu belirlemesinde etkili olmuştur. 1 Gödel “kurulabilir küme (constructible set)”yi açık bir ada sahip bir küme yani açık bir biçimde tanımlanmış bir küme olarak tanımlar. Badiou’ya göre bu küme tanımı “normalliğin” alanını belirler ve sınıflandırmayla tüketilebilir bir bütün tasarlar. Cohen ise Gödel’in kurulabilir kümesinin karşısına belirli bir yüklem tarafından belirlenemeyen olması, herhangi bir yasaya dayanarak sınıflandırılamaması ve belirli bir adının olmaması anlamında “türeyimsel küme (generic set)”yi koyar (Badiou, 2005d. s.7-8.). Badiou tutarsız çoklukların türeyimsel küme, tutarlı çoklukların ise Gödel’in kurulabilir kümesine benzer özellikte olduğunu; hakikatlerin belirli bir dünyaya/duruma ait olan ancak belirli bir yüklemi/adı olmayan “saf çokluklar […] türeyimsel çokluklar” olduğunu söyler (Badiou, 2009a, s. 36).
- Sponsorlarımız -
Cantor Cohen’in türeyimsel küme tanımına dayanarak ve Russell paradoksunu aşma iddiasıyla yeni bir “sonsuzluk” tanımı geliştirir. Russell paradoksuna göre kendinin üyesi olmayan kümelerin kümesi düşünüldüğünde şöyle bir paradoks ortaya çıkar: Bu kümenin kendisi kendisinin bir üyesi değilse bu kümeye ait olmalıdır. Öte yandan üye kabul edilirse de üye olması için taşıdığı niteliği yitirmiş olacağından bu kümenin bir üyesi olmamalıdır. Badiou Cantor’un bu paradoksu aşma çabasında şu öneriyi sunduğunu aktarır: Bir “çokluk çelişkiye düşmeden ‘bir birlik olarak kavranamıyorsa’ bunun nedeni bu çokluğun mutlak anlamda sonsuz oluşudur” (Badiou, 2005a, s. 41). Badiou bu sonsuzluk tanımını benimser: Bir çokluk bir-olarak-sayılamıyorsa sonsuz bir çokluktur. Bu tanıma uygun olarak, hakikat, belirli bir yüklemle belirlenemeyen ve adlandırılamayan olması bağlamında türeyimsel ve dolayısıyla sonsuz bir çokluktur.
Badiou sonsuzluk kavramının geçişli bir kavram olmadığının ve niceliksel bir sınırdan yoksunluk anlamına gelmediğinin altını çizer. Sonlu ve Sonsuz adlı eserinde sanal ve edimsel sonsuz ayrımı yaparak, “sona varmadan bir sayıdan hep daha büyük olan bir başkasına” geçmek anlamındaki “sonsuz sayı”nın “sanal” bir sonsuzluk olduğunu belirtir (Badiou, 2011, s. 24). Kendi “edimsel” sonsuzluğunu ise Cantor’un sonsuzuna benzeterek ardışık olmayan bir biçimde “tüm sonsuz sayıları kapsayan gerçekten sonsuz” olan çokluk olarak tanımlar (Badiou, a.g.e. s. 24). Badiou, bir zarfın içine atılmış sırasız ve geçişsiz şeylere benzettiği bu sonsuzun ürkütücü olduğunu, ancak, ölümlülüğü nedeniyle sonlu olan insana tam anlamıyla kapalı olmadığını söyler: Sonlu insan “düşünme” edimi aracılığıyla bu sonsuzla onu “hesaplayabilme” ya da “üzerine konuşabilme” bağlamında ilişkidedir (Badiou, a.g.e., s. 27- 28).
Badiou’nun felsefesinde hakikat yapıya ait olan ancak onun tarafından kapsanmayan/temsil edilmeyen tekil öğe/boşluk ile ilişkidedir. Bu tekil öğe tutarsız yani sonsuz çokluktur, türeyimseldir. Badiou, tekil öğenin yapı içinde olan ancak temsil edilmeyen üye olduğundan onunla ilişkide olan hakikatin yapıya içkin bir çokluk olduğunu ve bu tekil öğenin türeyimselliği bağlamında hakikatin türeyimsel ve sonsuz olduğunu iddia eder.