HASAN MEMİŞ
Çok boyutlu bir kavram olan küreselleşme, sadece ekonomik teoriden ibaret değildir. Aynı zamanda devlet teorisi, uluslararası ilişkiler teorisi, barış, demokrasi, küresel bir sivil toplum oluşumu, hükümetler dışı kuruluşlar ve kültürel yaşam gibi farklı alanlara ilişkin çeşitli önerme ve tezler içermektedir. Bununla birlikte ciddiye alınabilir bütün küreselleşme teorilerinin temeli ekonomiktir. Ekonomik anlamda küreselleşme, dünya ekonomileri arasında üretim, dağıtım, mal ve hizmetlerin kullanımının entegrasyonu olarak tanımlanabilir (Şahin, 2012: 125).
Bir başka tanıma göre küreselleşme, dünya ticaretini evrensel boyutlarda serbestleştirme çabalarıdır. Özellikle 1980’li yılların sonları ve 1990’lı yılların başlarından itibaren dünyada yaygın olarak kullanılan bir kavramdır. Ekonomik anlamda küreselleşmenin üç temel boyutu bulunmaktadır (Seyidoğlu, 2013: 226):
- Sponsorlarımız -
Ticari küreselleşme, 1947’de kurulan GATT (General Agreement on Tariffs and Trade-Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) çerçevesinde gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılarak uluslararası ticaretin evrensel boyutlarda serbestleştirilmesi çalışmaları ile başlamıştır. Küresel ticaretin gelişmesinde bu çabalarla birlikte iletişim ve haberleşme başta olmak üzere teknolojik gelişmelerin önemli etkileri vardır. Ayrıca 1980 sonrası ve 1990’lı yılların başlarında, Doğu Bloku’nun yıkılması ile tek kutuplu bir dünyanın ortaya çıkması da böyle bir gelişmenin ana koşullarını hazırlamıştır.
Mali küreselleşme, ülkelerin kısa ve uzun vadeli sermaye akımlarıyla ilgili olarak uygulamakta oldukları engel ve kısıtlamaları kaldırıp ulusal piyasalarını dünya piyasaları ile bütünleştirmelerinin bir sonucudur. Bu gelişmeler nedeniyle sermayenin uluslararası alanda dolaşımında büyük artışlar olmuş ve dünya tek bir mali piyasa durumuna dönüşmüştür. Mali küreselleşme olayı 1980 sonrası döneme aittir. Küreselleşme kavramı da özellikle mali küreselleşme ile birlikte yaygınlık kazanmıştır.
Üretimin küreselleşmesi ise, sınır ötesi üretimin yaygınlaşmasını ifade etmektedir. Günümüzde dünya üretiminin önemli bir kısmı çok uluslu işletmeler tarafından, ana ülke sınırları dışında gerçekleştirilmektedir. Bu anlamdaki küreselleşme de yeni olmayıp İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanmaktadır.
Başka bir yaklaşıma göre küreselleşmeyi, doğal ve yönlendirilebilen küreselleşme şeklinde ikiye ayırmak mümkündür (Karagül, 2010: 11):
Doğal küreselleşme, özellikle iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlaşması ile ortaya çıkan küresel hareketlilik, yeme, içme, barınma hatta düşünce itibarı ile tek tip yaşantı tarzının giderek yaygın hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Ancak, küresel güçlerin bu doğal süreci kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaya çalıştıkları ve büyük ölçüde yönlendirdikleri yadsınamaz.
- Sponsorlarımız-
Yönlendirilen küreselleşme, dünya üzerinde topyekün hesap yapma gücünü ve hakkını kendinde gören güçlü devletlerin, bu güçlerini kullanarak dünya üzerindeki ekonomik, siyasi ve askeri hâkimiyetlerini genişletme çabası olarak değerlendirilebilir. Özellikle küresel ölçekte faaliyet gösteren Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) gibi uluslararası örgütlerin söz konusu ülkelerin küresel çıkarları ile paralel politikalar ürettikleri görülmektedir.
Küreselleşme ile ilgili ortak bir tanım oluşturulamadığı gibi, bu konuda fikir birliğine varılamadığı ve değişik yorumlar yapıldığı görülmektedir. Bu bağlamda birbirine zıt iki tezden bahsetmek mümkündür (Çeken vd., 2008: 81-82):
Birinci teze göre; küreselleşme çağdaşlaşma ve gelişme demektir, önüne geçilemeyecek ve önüne geçilmemesi, desteklenmesi gereken bir süreçtir. Bu görüşü savunanlar, küreselleşme sürecinin uluslararası ticareti ve yatırımları yaygınlaştıracağını, ülkelerin hızla büyümesi için önemli fırsatlar oluşturacağını ve dünya refahına yol açacağını ileri sürmektedirler. Dolayısıyla küreselleşmenin ekonomik, siyasal ve uluslararası düzen açısından herkese yararı vardır.
- Advertisement -
– Ekonomik açıdan: Küreselleşme dünya kaynaklarının en akılcı, en verimli şekilde kullanılmasına imkân vererek toplam dünya ticaretini ve gelişmeyi hızlandırmaktadır.
– Siyasal açıdan: Küreselleşme demokratikleşme sürecini hızlandırmaktadır. Şöyle ki; ya Batı’nın demokrasi ve insan haklarına dayanan temel değerleri küreselleşme aracılığıyla az gelişmiş ülkelere taşınmakta, ya da iletişim alanındaki gelişmeler kamuoyunun her şeyden anında haberdar olmasını sağlamakta, böylece demokrasiyi ve bireyin özgürlüğünü güçlendiren bir etki yapmaktadır.
– Uluslararası düzen açısından: Dünya’ya Batı düzeninin egemen olması ki bu, ideolojik kavgaların sona ermesi ve “Yeni Dünya Düzeni”nin sağlanması demektir.
İkinci teze göre; küreselleşme emperyalizmin, neo-liberalizmin 21. yüzyıl başındaki adıdır. Bu görüşte olanlara göre küreselleşmenin ekonomik, siyasal ve uluslararası düzen bakımından çeşitli sakıncaları bulunmaktadır.
– Ekonomik açıdan: Küreselleşme, Batı’nın dünyadaki Pazar payını maksimize etmek amacıyla, kapitalizmin dünyaya yayılmak istemesi durumudur. Böylece dünya genelinde gelir dağılımı bozulmakta, yoksulluk artmakta ve çevre kirliliği gibi çeşitli problemler ortaya çıkmaktadır.
– Siyasal açıdan: Küreselleşme demokrasiyi getirememekte, batılı ülkeler bu kavramı az gelişmiş ülkelerin işlerine müdahale etmek ve bu ülkeleri zayıflaştırarak amaçlarına daha kolay ulaşmak için kullanmaktadırlar. Küreselleşme bahanesiyle gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkelerin ulusal ve uluslararası alanda alacakları kararları engellemekte, bu ülkelerin bağımsızlığını zedelemektedirler.
– Uluslararası Düzen Açısından: Küreselleşmenin başlıca sloganı olan “Yeni Dünya Düzeni”, aslında düzensizliği beraberinde getirmektedir. Ülkelerde çatışmaların artması, uluslararası terörün yaygınlık kazanması, yoksulluk, açlık, sefalet ve insan tacirliği bunun somut örnekleridir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, savunsak da karşı çıksak da küreselleşme günümüz dünyasının bir gerçeğidir. Gelişme seviyesi ne olursa olsun ülkeler bu gerçekle yüz yüzedir. Küreselleşme çeşitli alanlarda ülkeleri etkileyen bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri de küreselleşmenin yoksulluk üzerinde meydana getirdiği etkidir.