ASENA BÜŞRA KARABAĞ
Plotinos felsefesi materyalist olmayan bir felsefedir. Onun felsefi sistemi materyalizme karşıdır. Âlemin aslı maddi değil tam tersi manevi ruhi bir esastan meydana gelmiştir. Plotinos, Stoaların Tanrı’yı içkin (immanent) olarak yani Tanrı’nınâlemin içinde olduğu anlayışı ile Aristoteles’in aşkın (trancendent) yani Tanrı âlemin üstündedir anlayışınısentezleyerek Tanrı’nın kendisi mutlak değişmez bir birlik olarak ele alır. Çokluk ve değişiklik ise ona göre Tanrı’nın etkisiyle ortaya çıktığını kabul etmiştir. Plotinos’ta en yüksek varlık Tanrısal olanın kendisidir. Tanrısal olan hakkında diyebileceğimiz tek şey onun sonsuz birliğin kendisi olmasıdır. Âlem en üstün kuvvetten meydana gelmekte yani asil cevherden taşmaktadır. Ama bu asil cevher taşarken kendinden ve mahiyetinden bir şey kaybetmez.
Plotinos’a göre varlığın kaynağı Tanrı’dır. Bütün evren Tanrıdan meydana gelir. Fakat bu meydana geliş yaratma şeklinde değildir. Çünkü yaratım bir etkinliktir. Oysa Bir’eirade ya da etkinlik gibi sıfatlar yüklenemez. Yaratım bir eylem gerektirir eylemde değişimi getirir. Hatta yaratım için bir bilinç ve irade gerekir. Ama Tanrı’da ne bir eylem ne bir değişkenlik ne de Bir’de irade ve bilinç söz konusudur. Bu bakımdan evren Tanrı’nın bölünmesi ya da kısımlarına ayrılarak değil, Tanrı’dan Taşma (sudur) yoluyla meydana gelir. Aynı zamanda bu taşma, Tanrı’nın özünde hiçbir değişkenlik meydana getirmemektedir. Sudur Bir’denzorunlulukla sudur etmektedir. Çokluk Bir’den meydana gelmektedir. Fakat bu meydana geliş yoktan yaratma değildir. Çünkü yaratım Tanrı’ya birçok sıfat yüklemektedir.
Plotinos evrenin taşmasını ışığın güneşten çıkmasına benzetmektedir. Nasıl güneşten ışık zorunlu olarak çıkıp yayılıyorsa Bir’den de varlıklar aynı şekilde çıkmaktadır. Güneş kendisine bağlı ışığın merkezidir. Işık, güneş ile birlikte her yerdedir. Güneşten kesilmiş parçalar değillerdir. Bu bağlamda bütün varlıkların asıl kaynağı Bir olan Tanrı’dır. Tanrı âlemi hiçlikten yaratmamıştır. Hatta Aristoteles’teolduğu gibi bir malzemeye şekil vererek oluşturmamıştır. Her şey onun özünden taşmakta ya da sudur etmektedir.
- Sponsorlarımız -
Peki evrenin ve varlıkların var olmasına sebebiyet olan sudur nedir?
Sudur, terim olarak çıkmak, fışkırmak, meydana gelmek, taşmak, türemek, gibi anlamlara gelmektedir. Felsefî literatürde ise; ikincil şeylerin daha temel ya da ilk olan bir şeyden çıkmaları, varlığa gelme süreci olarak tanımlanabilir. İslam düşüncesinde feyz terimiyle de karşılanan sudur; bütün varlıkların bir düzen içinde Vâcibu’l-Vücûd’tan var olması, taşıp yayılması anlamında kullanılmaktadır. Batıda ise, emanation terimi feyz terimi ile karşılanmaktadır.
Sudur teorisinde Plotinos, varlıkları hiyerarşik düzenini kurar. Bu hiyerarşinin en üstünde olan Tanrı taşınca Nous, NousTaşınca Ruh varlığa gelir. Bu süreç aşağıya doğru devam eder. En altta ise bilinçten yoksun madde yer alır. Aynı güneştensudur eden ışık gibi, güneşten çıkan ışık nasıl güneştenuzaklaştıkça karanlığa doğru gidiyor ise Tanrı’dan uzaklaşanvarlıklarda en sonunda maddeye dönüşür. Bu oluşuma tersinden baktığımızda ruh yukarıya doğru çokluktan birliğe erişir. Ruh, insan ruhuna düştüğünde yukarıya Nousaracılığıyla Bir’e yükselir ve kurtuluşa erer.
Sudur da ilk ilkeden zorunlu olarak taşma; en üst varlıktan en alt varlığa doğru, en mükemmelden daha az mükemmel olana doğru ya da ışıktan karanlığa doğru bir taşma şeklinde ilerler. Bir, Plotinos’ta her şeyin ondan çıktığı bir kaynaktır aynı ışığın Güneşten çıkması gibi. Fakat bu çıkma Güneşten ya da Tanrı’dan bir şey eksiltmez.
Mükemmel olan zorunlulukla taşar. Plotinos’daki bu zorunlu taşmaya göre tinsel gerçeklikleri olanların Bir’den aşağı doğru uzanan bir zincirin halkalarıdır. Bir’in meydana getirdiği şey Plotinos’a göre Bir’e geri döner ve onu temaşa eder. Temaşa hem Bir’den çıkanların tekrar kendi kaynaklarına geri dönmesi hem de kendi benzerlerini üretmesini sağlayan temel ilkedir. Plotinos’un tinsel gerçeklikler zincirindeki her bir varlık hem temaşa edendir hem de temaşa edilendir.
- Sponsorlarımız-
Plotinus’a göre Bir’i temaşa eden Nous’tan, bu temaşa esnasında bir başka varlığın sudûr etmesi için herhangi bir çabası, isteği veya eğilimi olmaksızın zorunlu olarak bir sonraki varlık varlığa gelir. Nous’un kendinden sonra sudur etmesinde herhangi bir zorunluluk yoktur. Nous Bir’dentaştığı için Bir’e en çok yakın olandır. Nous aynı temaşa ettiği Bir gibi kendinden bir şey eksilmeksizin Ruh’u sudur eder. Aynı zamanda ruhun da sudur etmesi zorunludur. Çünkü bu zorunluluk cisimler âlemini oluşturmaktadır.
Ruh bedene hapsolmuş bir tutuklu gibidir ve ruhun amacı bedenden ulaşabileceği en üst nokta olan Bir’e geri dönmektir. Ruh bedenden çıkarak temaşa ettiği Nous’a ve Nous’tan da ilk kaynağı olan Bir’i temaşa eder.