ÖZGE UZKARALAR
Prekarya kavramı “güvencesiz” anlamına gelen ‘precarius’ ve Marksist teorinin en temel kavramlarından biri olan “proleteriat (proleterya)”nın birleşiminden oluşan bir kavramdır. Guy Standing, “Prekarya: Yeni Tehlikeli Sınıf” adlı kitabında “küreselleşmenin çocuğu” dediği prekarya kavramının oluşumunu, temel özelliklerini ve gücünü çeşitli örnekler üzerinden anlatıyor. Prekarya yeni ‘güvencesiz’ sınıfı tanımlamak için kullanılmıştır. Prekarya kitabına şu cümlelerle başlar Standing;
1970’li yıllarda ideolojik olarak koşullanmış bir kısım iktisatçı, siyasetçilerin zihinlerini ele geçirdi. Bu iktisatçıların inandığı neoliberal modelin temelinde, büyüme ve kalkınmanın rekabet gücüne dayandığı, her şeyin rekabeti ve rekabet potansiyelini arttırmak için yapılması ve piyasa kurallarının hayatın her alanına nüfuz etmesi gerektiği düşüncesi yatıyordu. (1)
Prekarya terimi ilk defa 1980’li yıllarda Fransız sosyologlar tarafından geçici ve mevsimlik işçileri tanımlamak için kullanıldı (2). Standing’in prekaryası ise Bauman’ın deyişiyle modası geçmiş proleterya kavramının yerine geçmiştir.
- Sponsorlarımız -
Geçici işlerde çalışma, sık sık iş değiştirme, bir kariyer oluşturamama prekaryanın temel özelliklerini oluşturur. Prekarya bir sınıftır fakat belirgin bir paradigmaya sahip değildir. Standing, proleteryanın postmodern dönüşümü olarak kabul etse de, prekarya sağ-sol kategorilerinde eklemlenememiştir. Bu yeni ve tehlikeli sınıfın popülist söylemlere mesafeli duramadığını ve paradigma açısından derinlik oluşturamadığını da belirtmek gerekir. Düşünsel anlamda bir öncüye bağlı olmamakla birlikte; Michel Foucault, Hannah Arendt ve Pierre Bourdieu gibi düşünürlerden etkilendikleri söylenebilir. Prekarya sınıfı “örgütlü bir mücadele” olarak algılanmamalıdır. Bunun nedeni grubun üyelerinin neoliberal yaklaşımın gerektirdiği gibi devrimci- toplumsal hareketlilikten yoksun olmasıdır. Hayatlarına öfke, dışlanmışlık, yabancılaşma, kaygı ve umutsuzluk egemen olmuştur. Var olan öfkenin yönlendirildiği kurum ya da kişiler belirsizlik, kaygandır, öznesizdir.
Pierre Bourdieu; küreselleşme ve neoliberal ideolojinin gücü, bir çeşit sosyal darwinciliğe yaslanmasıdır (3) der. Prekarya da sosyal darwinci toplumun kaybeden üyesidir. Piyasa ekonomisinin rekabetçi dünyası başarılıların varlığına olanak sunduğu gibi dayanışmadan uzak “ünvanlı” bireysel varoluş, başarısızlıklara müsamahadan uzaktır.
Byung Chul Han’ın da belirttiği gibi neoliberal iktidarlarda var olan performans öznesi kendini özgür sanmaktadır. Gerçek şudur ki; iktidar artık gücünü despotizmden değil, bireyin kendine ait olduğunu sandığı fikirlerden alır. Oysa, çeşitli aracılarla fikirler rahatça yönlendirilmektedir. Göç, yoksulluk, ırkçılık, engellilik, yaşlılık, gibi konulardaki düşüncelerimiz incelikle bize dayatılmıştır.
2008 krizinden bu yana hükümetler, küresel piyasa ekonomisinin kurbanlarını şeytanlaştırmaya tam gaz devam ediyor. Ortada dört grup var: Göçmenler, sosyal yardım alanlar (yoksullar), suçlular ve engelliler (4). Bu şeytanlaştırma Byung Chul Han’ın özne ve iktidar kavramları üzerinden okunursa var olan neofaşizmin daha iyi anlamlandırıldığı görülecektir. Prekarya kimliklere “her an bu kimliklere sahip olabileceğimiz” düşüncesiyle bakmaktadır. Chul Han’ın analizi şudur; neoliberal öz- sömürü rejiminde insan öfkesini daha ziyade kendine yöneltir. İnsanın kendine yönelttiği bu saldırganlık sömürüleni devrimci değil depresif yapar.
Yine Standing çözüm olarak şunu söyler:
- Sponsorlarımız-
Prekarya derin bir kimlik kriziyle karşı karşıya. Çok kültürcülük veya çoğul kimliklerin meşruiyeti düşüncesini bırakmamalı. Ancak daha fazlasını yapmalı ve bütün kimlik yapıları ve kurumlarında kendi çıkarlarının temsilini sağlamalıdır.
Biz de ekleyebiliriz ki; var olan sömürünün öznesi artık konuşulabilmeli ve prekarya sınırları ve anlamı olan toplumsal bir gruba dönüşebilmelidir.
Kaynaklar:
- Advertisement -
(1) ,(2), (4) Standing, 2022, İletişim Yayınları
(3) Bourdieu, 2015: 55; Standing,2015:221, İletişim Yayınları