IRAZ YAŞAR
Sokrates, felsefe tarihinde fikirleri kadar ahlaki tavrı ve duruşuyla da iz bırakmış düşünürlerin başında gelir. Tüm hayatı boyunca tek satır yazmamış olsa da etkisi çağlar boyunca öğrencileri ve diğer filozoflar aracılığıyla yayılmıştır. Onu en iyi anlatan kişi hiç kuşkusuz öğrencisi Platon’dur. Platon’un yazdığı felsefi diyaloglarda Sokrates ünlü tartışma metodu maieutike’yi (doğurtma) kullanarak karşısındakileri sorgular. Bu sorgulama elbette Platon’un kendi fikirlerini içerir. Platon bu fikirleri Sokrates’in ağzından bizlere aktarır. Bununla birlikte Platon’un yazdıkları bize Sokrates’in yaşamı ve ölümü, felsefe yapma biçimi, bilgi ve değer problemlerine bakışı gibi birçok konuda bilgi verme özelliğini taşır.
Sokrates’i sivil itaatsizlik çerçevesinde ele almamızın nedeni, baldıran zehri içerek ölüme mahkûm edildiği bir davada ona yüklenen suç ile verilen cezanın infazı karşısındaki tutum ve düşünceleridir. Bu tutum ve düşünceleri de elbette Platon’un yazdığı Sokrates’in Savunması ile Kriton adlı eserlerinden öğreniyoruz (Ökçesiz, 2011a, s. 23).
Sokrates, içinde yaşadığı toplumda özellikle doğruluğun ölçütünü yararda gören epistemolojik, ahlaksal ve siyasal her türlü görelilik anlayışını eleştirmiş, bu eleştirilerini de halkın bulunduğu ortamda, bir yandan da gençlerin derin hayranlığını kazanarak, yüksek sesle dile getirmiş biridir. Onun bu tutumu toplumun ileri gelenleri ve site yöneticileri tarafından rahatsızlıkla karşılanmış, kendisine “devletin tanrılarını tanımamak ve gençleri baştan çıkarmak” gibi suçlar yöneltilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda ise Sokrates baldıran zehri içmek suretiyle idam cezasına mahkûm edilmiştir. Yakınları tarafından yapılan kaçma teklifini ise “yasalarla olan ‘sözleşme’ye uymak gerekir” (Arendt, 2013, s. 85) düşüncesiyle reddetmiştir.
- Sponsorlarımız -
Sokrates’in bu tutumu yani hem siteye itaati hem de kendisine emredilen davranış normlarına eleştirel bakışı sivil itaatsizliği anlamak açısından önemlidir. Sokrates egemenin buyruğunun ya da içinde yaşadığı sitenin tekil yasalarının üstünde bir hukuka inanıyordu (Ökçesiz, 2011a, s. 24). Bu nedenle, Hayrettin Ökçesiz’in Güney Koreli Hukuk Filozofu Gyu-Won Che‟nin Sokrates’in Yeni Savunması adlı makalesine dayanarak belirttiği gibi:
Sokrates kendisinden uyması istenen bu davranışı kendi adalet duygusuyla değerlendirerek (yani içindeki daimonion’un sesine kulak vererek) onu haksız bulduğunu, dolayısıyla bir yurttaş olarak bu norma itaat etmenin adil olmadığını ve karşı koymanın bir yurttaşlık erdemi olduğunu düşünüyor. Ancak bu normun ihlali üzerine kendisine ceza verilmesinin site ile kendi arasındaki sözleşme nedeniyle her halükarda adil olduğunu ve cezaya itaat gösterilmesi gerektiğini belirtiyor (Ökçesiz, 2011b, s. 196-197).
Gyu-Won Chae’nin Sokrates’in Yeni Savunması adlı makalesinde Sokrates’e şu görüşler atfedilir:
Davacılarla olan çelişmemin özü, davranışımın herhangi bir yasaya aykırı bulunup bulunmadığı değil, onun adil olup olmadığıdır. Benimki gibi adil bir davranışa izin vermeyen bir yasa haksızdır. (…) Cezaevinden kaçmamış olmam bir norma uyduğumu dile getirir. Bu adil bir normdur, ama kendisine göre suçlu bulunduğum ise haksız bir normdur. (…) Yasanın kamuya buyurduğu şeyi önce ihlal eden, sonra da cezayı kabul eden kimseyi nasıl nitelemelidir? Yasaya karşı itaatkâr mı, itaatsiz mi? (…) Benim, yasanın kamuya buyurduğunun iki aşamasından ilkinde itaatsiz olduğumu ve onu çiğnediğimi söylemelisiniz. (…) Ancak son aşamaya, cezaya karşı ise itaatliyim. Ceza bakımından haksız yasaya karşı itaat gösterdim. (…) Beni bu yanlış anlamadan dolayı haksız yasanın izleyicisi ya da hatta buna bir örnek olarak görmek gerçekten kaygı vericidir (aktaran Ökçesiz, 2011a, s. 26-29).
Sokrates haksız yasaya itaat etmemiş ve onu çiğnemiştir. Buna karşın verilen cezaya itaat etmiş ve ceza normunun öngördüğü davranışı izlemiştir. Kendisiyle ilgili olarak verilen cezaya itaat etmesi onun siteyle yaptığı ve sitenin yasalarına, yargı hükümlerine uyacağına dair sözleşmeye uygun davrandığını gösterir. Çünkü tek tek yasaların buyurdukları davranış normları devletle olan yurttaşlık sözleşmesinin asli unsurları değildir. Onlara uymak ya da uymamak, adil olup olmadıklarına bağlıdır (Ökçesiz, 2011, s. 29-32). Sokrates’in çarptırıldığı bu ceza normuna itaati, sivil itaatsizliğin unsurları arasında bulunan “siyasal ve hukuksal sorumluluğun üstlenilmesi (sonuca katlanma)” ilkesini ortaya koyması bakımından önemlidir.
- Sponsorlarımız-
Sokrates, devlete ve yasaya itaatkâr bir yurttaştır. O, yalnızca adil bulmadığı hiçbir davranış kuralını izlememektedir. Bu nedenle Sokrates, itaatsiz bir itaatkârdır. Ancak itaatsizliği de, itaati de kendi adil ve üstün bir hukuk tasarımından kaynaklanmaktadır. Çünkü Sokrates’in edimlerinin ölçütü, Atinalıların koyduğu belirli davranış normları olmayıp aksine onun kendi vicdanıdır; düşünceleri ve kanılarıdır. İtaatkâr ve itaatsiz deyişleri onun eylemlerine bizim getirdiğimiz nitelemelerdir. O sadece “adil” olmak istemektedir (Ökçesiz, 2011a, s. 33).
Hayrettin Ökçesiz’e göre Sokrates’in söylediğinin çağdaş yorumu şudur:
Ben bir hukuk normunu, onun bana emrettiği davranış modelini ciddiyetle, dikkatle incelerim. Eğer adil ise, o davranış modeline uyarım; adil değilse uymam, buna itaat etmem. Ama yargıçların benim hakkımda verecekleri hükme itaat ederim. Çünkü yargıçların benim hakkımda hüküm verme yetkileri adaletlidir. Fakat buradan tersine giderek, bana emredilen her davranış normuna uymam gerektiği gibi bir sonuç da çıkmaz bundan (…) (Ökçesiz, 2011b, s. 226).
- Advertisement -
Yine Ökçesiz’in belirttiği gibi Sokrates’in bu tutumu, bilinçli çağdaş hukuk devleti yurttaşının eleştirel tutumudur (Ökçesiz, 2011b, s. 226). Dolayısıyla sivil itaatsizlik edimleri için bu tutum öncü olarak alınmalıdır. Çünkü “Sokrates tutumu” şu halde, sorgulayan, eleştiren, medeni cesaret ve özveriyle ortaya konulan bir siyasal varoluş tarzıdır (Ökçesiz, 2011b, s. 197).