ABDULHAKİM GÜNAYDIN-İNDEPENDENT TÜRKÇE
Seçilerde başarı gösteremeyen bir anlamda “hezimet” yaşayan partilerin iç muhasebesi sürüyor.
Millet İttifakı’nın lokomotifi konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) Merkez Yürütme Kurulu’nun büyük çoğunluğu değişti ve kongre kararı alındı.
İttifakın bir diğer bileşeni İYİ Parti de 24-25 Haziran’da 3. Olağan Kurultayı’nı yapıyor.
- Sponsorlarımız -
Hareketlilik sadece Millet İttifakı’nda değil, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da benzer durum söz konusu.
Bir önceki seçimlere göre bir milyondan fazla oy kaybı yaşayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) de kongre sürecini başlattı.
Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın bir daha eş genel başkanların bir daha aday olmayacağı kongrenin sonbaharda yapılması bekleniyor.
Seçim öncesi HDP-Yeşil Sol’un milletvekili adayları ve sol partilerle kurduğu ittifak meselesi çok tartışıldı.
Birçok Kürt siyasetçiye göre adaylar ve ittifak meselesi HDP’nin oy kaybetmesinde temel faktör oldu.
- Sponsorlarımız-
Bunlardan biri de eski HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir.
Seçim sürecinde Avrupa’dan Amerika’ya, oradan Avustralya’ya kadar dünyanın birçok ülkesinde çalışmalarda aktif yer alan Pir ile Türkiye’deki seçimleri, HDP’yi, ittifakları ve muhalefetin başarısızlığı dahil birçok konuyu konuştuk.
Ziya Pir / Fotoğraf: AA
- Advertisement -
HDP’de eleştiri-özeleştiri süreci devam ediyor. Sizce Kürt siyaseti nerede yanlış yaptı?
HDP olarak 2015’te yüzde 13 civarında oy almıştık, şimdi 8,8’e kadar geriledik. Bunu iyi araştırmak lazım, sadece bu seçim ile ilişkilendiremeyiz. Nedenlerden bir tanesi HDP-Yeşil Parti’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) arasındaki sürtüşme, bu bir belirsizlik yarattı. İkincisi HDP adına mı yoksa Yeşil Sol adına mı seçimlere girelim tartışması. Yeşil Sol’un yeterince tanıtılmaması da bir faktördü. Üçüncüsü ittifak olarak ne yaptık? Erdoğan gitmeli dedik. Nokta. Bu kadar.
Erdoğan gitmeli ama yerine kimin geleceği konusunda çok düşünülmedi. Yeşil Sol da ‘Erdoğan gitsin yerine Kılıçdaroğlu gelsin’ çalışması yürüttü. Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar meclis seçimi de önemliydi. Muhalefet olarak 301 vekil çıkarmamız lazımdı. Dolayısıyla burada tam olarak siyaset üretilemedi. Yani “insanlar niye Yeşil Sol’a oy versin” siyaseti üretilemedi. Erdoğan gitsin diye Kılıçdaroğlu’na oy topladık ama kendi partimizi ikinci plana ittik.
“Eleştiri-özeleştiri yeterli değil, istifa gerekliydi”
Parti yanlışı düzeltmek için bundan sonra ne yapmalı, sizce nasıl bir yol izlemeli?
Dediğim gibi bir önceki seçime göre bir milyon civarında oy kaybettik. Seçmenimizde çok büyük tepkiler var. Bizim geleneğimizde eleştiri-özeleştiri mekanizması var ve işletiliyor ama artık siz yüzde 8,8’e kadar düşmüşsünüz. HDP içinde ve tabandan yukarıya doğru çok büyük tepki var. Burada basit bir eleştiri-özeleştiri süreci bence yeterli değil. Şu andaki tabandaki tartışmanın önünü almak için bana göre eleştiri-özeleştirinin ötesinde istifa da söz konusu olmalıydı. Tamam biz yine eleştirelim, kongremizi yapalım, yeni yönetim seçilsin fakat o zaman kadar çok tartışılacak. Bu tartışmaların önünü almak için mutlaka bir istifa gerekiyordu ama bu yapılmadı.
HDP’nin milletvekili adayları çok tartışıldı / Fotoğraf: Twitter
“Sanki torbadan adaylar çıkarıldı”
Adaylar çok tartışıldı. Sizce aday seçimi doğru muydu?
Aday belirleme de çok yanlış yapıldı. Birilerini meclise yerleştirmek için sanki torbadan isimler çıkarıldı. İl ve ilçe yönetimlerine sorulmadan, tabiri caizse teşkilatların önünden geçmeyen isimler aday yapıldı. Yani partinin çalışmalarına katılan, aktif faaliyet yürüten partilileri aday yapmıyorsun, dışardan insanlar getirip aday yapıyorsun. İl ve ilçe örgütlerinin motivasyonunu bozan bu tutum doğru değildi.
“Kendin koyduğun kurala uymazsan başkasını uymasını bekleyemezsin”
Bir diğer konu da iki dönem kuralı. Seçim çalışmalarında karşıma gelen birinci sorun TİP ile olan sürtüşmelerdi. İkinci konu da HDP’de iki dönem kuralıdır. ‘Bu kural neden uygulanmıyor’ sorusu önemlidir. Bu kuralı kendimiz koyuyoruz ve kendimiz uymuyoruz. Parti olarak iki dönem kuralına uymazsan cumhurbaşkanına üç dönem olamazsın diyemezsin, çünkü kendin uymuyorsun.
“TİP’in bu girişimi engellenmeliydi”
TİP’in başta ayrı liste olmak üzere seçim öncesi ve sonrası tavrını nasıl buldunuz?
Ziya Pir olarak söyleyeyim, TİP’in ayrı liste ile seçime girmesi hayırlı bir iş oldu. Yani TİP’in HDP-Yeşil Sol’dan ayrışması hayırlı oldu. Az önce “Erdoğan gitmeli” ve “Meclis çoğunluğu” konusuna değinmiştim. Hem Erdoğan hem de meclis meselesi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın şiarıydı. Yeşil Sol bu şiarının arkasındaydı ama TİP bunun arkasında durmadı. Eğer arkasında olsaydı kendi listesiyle seçime girmezdi. Belliydi onların ayrı listeyle girmesi demek ittifaka vekil kaybettirmekti. Dolayısıyla 301 vekil çoğunluğu tehlikeye atılıyordu. Bu TİP tarafından yapıldı. 301 vekil konusunda samimiyseniz o zaman TİP’in bu girişimini engellemek zorundaydınız. Bunun için farklı mekanizmalar devreye girmeliydi ama yapılmadı. Bu TİP dışındaki ittifak partilerin hatası, eksiğiydi. Öyle anlaşılıyor ki Meclis çoğunluğu TİP için çok önemli değildi ve amaçları kendi rüştlerini ispatlamaktı. Çıkıp bunu samimi bir şekilde söyleseler, kimsenin bir eleştirişi olmazdı ama söylemediler. “Kazandıracağız, vekil kaybettirmeyeceğiz” dediler ama yeni seçim sistemi ve matematikten birazcık anlayan herkes “bu tutum kaybettirecek” ve nitekim de öyle oldu.
HDP’de tartışılan bir diğer konu da ittifaklar meselesi oldu / Fotoğraf: Twitter
“Yüzde 10’luk kesimin sesi daha fazla çıkıyor”
Sizce bu başarısızlığın faturası birilerine çıkartılır mı? Bir daha ki sefere ittifak durumu olursa TİP ve diğer marjinal Türk solunu Kürtler Meclis’e taşır mı?
Bizim yapısal sorunlarımız var. Bilindiği gibi HDP bileşenler partisidir ve siz bir karar alırken bütün bileşenlerle birlikte alıyorsunuz. Bu HDP’nin işini çok zorlaştırıyor. HDP’nin içinde en çok oy getiren parti DBP’dir. Yüzde 80-90 dolayında oyu var. Fakat sesi çıkanlar geriye kalan yüzde 10’luk partilerdir. Onları küçümsemek için söylemiyorum ki varlıkları bizim için önemlidir ama DBP’nin çok daha sesinin çıkması ve ağırlığını koyması gerekiyordu. Biraz önce TİP için ayrı girmesi hayırlı oldu dedik ya tam da değinmek istediğim konu bu. Bundan sonra HDP-Yeşil Sol kendi tabanına dönmesi gerekir. Bizim seçmenimiz nerede duruyor, biz parti olarak nerede duruyoruz? Acaba hala örtüşüyor muyuz? diye dönüp bakması gerekiyor.
“HDP kendi sosyolojisine dönmeli”
Tabana dönmekten kastınızı biraz açar mısınız?
HDP olarak en çok oyu 2015’te aldık. Bunun bir kısmına emanet oy desek de nereden baksan yüzde 10-11 civarında kendi oyumuz vardı. Bu oy ile Türkiye’de ne yapabilirsiniz? Son seçimde gördük ki kimse bizi ciddiye almıyor. NE CHP doğru dürüst ciddiye aldı ki HDP ile bir karede bulunmaktan bile imtina ettiler. Öbür taraf ise yine aynı şekilde. Bundan sonra HDP’nin dönüp sosyolojisine bakmalı. Kendini seçmen sosyolojisine göre yeniden konumlandırması gerekiyor. Mesela soldan sağa bir çizgi çizersek, sağ uç sağı, sol uçta solu temsil etsin. Unutmamak gerekir ki Türkiye’de dini yönelim var ve üç boyutlu bakmak lazım. Bazı bileşenlerimiz daha çok sol uçtalar. Sol uca fazla yoğunlaşırsanız daha fazla oy alamıyorsunuz, çünkü orada oy yok. Bitmiş. Orada 3-5 bin belki 10 bin veya 100 bin oy olsun ama daha fazlasını alamıyorsunuz.
Ziya Pir / Fotoğraf: Twitter
“Parti değişimin gerisinde kaldı”
Ama sizin sosyolojiniz Kürt sosyolojisi, sol uçta değil. Çizginin biraz daha ortay doğru, biraz daha dini yönelimi de dikkate alması lazım. Kendini bu şekilde konumlandırırsanız ve sol uçtan ortalara doğru giderseniz o zaman yüzde 13’ün üzerinde oy alabilirsiniz. Öbür türlü zor, ancak gerilersiniz. Seçim sürecinde yapılan yanlışlardan öte burada oy yok. 5-6 milyon z kuşağı denilen yeni seçmenden bahsediliyor, peki HDP bunlardan ne kadarının oyunu aldı? Bence HDP’nin değişime girmesi lazım. Hep diyoruz ya “Kürt halkı eski Kürtler değil, kendini çok geliştirdi” evet ama parti bunun gerisinde kaldı. Parti de kendisini geliştirmesi gerekiyor.
“Demirtaş’ın söylediklerinin altına imzamı atarım”
Eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın eleştirileriyle ilgili neler söylemek istersiniz, eleştirilerine katılıyor musunuz?
Bence Sayın Demirtaş eleştirilerinde haklı, söylediklerinin altına ben de imzamı atarım. Bir konuda ayrışıyoruz o da şu an muallakta ve hala ne olduğunu bilmiyoruz. Seçim çalışmasında seçmenlere; Demirtaş hukuki nedenlerden dolayı cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Bunu parti yetkililerin yaptığı açıklamalara göre söylüyorduk. Oysa şimdi ortaya çıkıyor ki böyle değilmiş. Bunun çözülmesi lazım. Çünkü seçimde insanların oy vermesi için tabiri caizse devri alem yaptık. Batı Avrupa’dan Kuzey Avrupa’ya, Amerika’dan Avustralya’ya kadar çok sayıda ülkeyi dolaştık. Adaylık meselesi hem parti hem de Selahattin Bey tarafından yapılan bir haksızlık, bu daha önce açıklanmalıydı ki en azından Demirtaş’ı adaylığı için talepte bulunurduk. Maalesef bunlar söylenmedi.
Selahattin Demirtaş / Fotoğraf: Twitter
“Göz ardı edip bu şekilde harcayamazsınız”
Selahattin Bey’in bazı taleplerinin yanıtsız kaldığını düşünüyor musunuz?
Selahattin Başkan’ın eleştirilerine katıldığım gibi bazı taleplerinin yanıtsız bırakıldığına da inanıyorum. Ancak bizim partimizde böyle şeylerin olmaması gerekiyordu. Selahattin Bey daha önceki süreçlerde genel başkanlık yapmıştır, cumhurbaşkanı adayı olmuştur ama herhangi bir genel başkan değil. Yüzde 13 oy almış, kendisini bütün Türkiye’ye sevdirmiş, HDP geleneğinde gerçek bir lider olmuştur. Siz bunu göz ardı edemezsiniz, affedersiniz bu şekilde harcayamazsınız. Hem seçmen hem de biz buna razı gelmeyiz.
“HDP isim olarak tutmuştu”
HDP’de kongre süreci başladı. Sizce isim değişikliği gerekli mi, kimler başa gelmeli?
Tüzük değişikliği konusunu 2015 ve 2018’lerde çok tartıştık. Tüzüğün içerisinde bir nokta hatta bir virgülü bile değiştirirseniz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gidiyor ve engeller çıkarılabiliyor. Bu yüzden herhangi bir değişiklik yapmadık. Eğer şimdi bir değişiklik yapılırsa mevcut maddeleri bir daha koyma şansınız olmayabilir, dolayısıyla partinin bunu iyi bir düşünmesi gerekir. İsim çok önemli değil ve HDP isim olarak tutmuştu.
“Vizyon sahibi insanlar öne çıkmalı”
HDP’de kim genel başkan olmalı meselesine gelince bence yenisi biraz daha vizyon sahibi olmalı. Benim Kürt halkına verdiğim bir söz var. Tabii ki Türkiye’deki tüm halkların insan hakları, temel hak ve hürriyetleri ve refah içinde yaşamasını istiyorum ama özellikle ezilen Kürt halkına için ayrı bir sözüm vardır. Dolayısıyla halkın taleplerini dile getirebilecek, baskı ve ezilmenin önüne geçebilecek ve aynı zamanda Kürt sonunun çözülmesiyle ilgili projeler ortaya koyabilecek vizyon sahibi insanların öne çıkması lazım. Yapım gereği Erdoğan ile masaya oturacak biri değilim ama eğer siz bu sorunu çözmeye adaysanız bunu yanınızdakilerle değil, karşınızdakilerle çözmelisiniz. Ben şahsen Kürt sorunun çözülmesi için gerekirse şeytanla bile masaya oturması gerektiğini düşünenlerdenim. Dolayısıyla yeni başkanların bu vizyona sahip olması ve partiyi sol uçtan biraz daha ortalara doğru taşıması önemlidir.
Ziya Pir / Fotoğraf: Twitter
“CHP gibi partiler seçmenin dünyasına giremiyor”
28 Mayıs akşamı seçim sonrası bir tweetinizde “Kabahat seçmende değil. Kabahat o seçmeni tanımayan, onun mahallesine, dünyasına giremeyen partiler ve onların yöneticilerindedir. Yok öyle bahane üretmek. Herkes gereğini yapsın!” dediniz. Bunu biraz açar mısınız?
Bu eleştiri daha çok CHP’ye ama bize de yönelikti. Türkiye’yi az-çok bilen Karadenizli biriyim. Köyde yetişmiş, Karadeniz’in biraz da içine kapanık bölgeleri, Kürdistan ve Batı’nın düşünceleri bilen, gözlemleyen ve tüm Türkiye’yi gezmişim. Nişantaşı’nda yetişmedim, çocukluğumda köyümde çobanlık yapmış biriyim. CHP gibi partiler kendi seçmeni yani yüzde 25-30’un dışındaki seçmenin dünyasına giremiyor. Tamam, Kılıçdaroğlu bir şeyler yapmaya çalıştı fakat burada eksik kalıyor.
“Niye hala Erdoğan’ın yüzde 50’den fazla oy aldığını düşünmek lazım”
HDP’nin de kendi sosyolojisine bakması lazım. Diyarbakır’da seçim çalışmasındayken bir olay beni çok şaşırtmıştı ve hala aklımdan çıkmıyor. Tamam, bir tarafta havuz başlarında balık-rakı içen seçmenlerimiz var, bunu anlıyorum ama öte taraftan bir seçim çalışmasında kahveye gittiğimde okey masasında ezan okunduğu sırada yurttaşımızın biri namazlığı serip namaz kılanı da unutmamak gerekir. Bizim seçmenimiz budur ve onun dünyasına girmek gerekir. Niye hala insanların yüzde 50’sinden fazlası Erdoğan’a oy veriyor? veriyor, belliydi. Çünkü sen tanımıyorsun ve o insanların dünyasına girmiyorsun da o yüzden.
“Muhalefet daha cesur olmalıydı”
Sizce muhalefet ne yapmalı?
Muhalefetin biraz daha cesur olması lazım. Doğrusu böyle bir cesareti görmedim. Mesela Millet İttifakı’nın içinde Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu dışında çalışan neredeyse yoktu. Ara sıra Mansur Yavaş vardı ve bunların dışında kimse çalışmadı. En azından yansımadı bu, yani heyecan verici bir şey yoktu. Maç Cumhur İttifakı’nın çizmiş olduğu oyun alanını içinde oynandı. Cesur olmakla bunu kastediyorum. Yeni şeyler söylemen lazım. Göçmen karşıtlığı tamam ama bu siyaset değil ki, bu faşizmdir. Sen bununla ne kadar oy toplayabilirsin ki.
“İktidar hedefin yoksa insanlar niye oy versin?”
Bizimkiler de ne yaptı? Bizim parti yönetimi yüzde 10 oy alalım da yeter havasında. Yüzde 10 yetmiyor, sadece Meclis’te bulunman, Kürtlerin sesi olman yetmiyor. İktidara gelebiliyor musun? Asıl mesele bu. 20 vekilin olsun ama iktidarda ol. Böyle bir hedefin yoksa insanlar niye oy versin ki. İktidara geliyorum diyemiyorsan o zaman kusura bakma, başarısız olursun.