‘Türkiye’de ilaç üretilemez’ şeklinde yaygın ve doğru bir kanaat var. Bunun nedenlerini konunun merkezindeki Prof. Dr. Erdem Yeşilada ve Dr. Muammer Yıldız’a sorduk ve bin bir ah işittik. Her ikisi de patent hukuku, mevzuat ve beslemeler gibi unsurlardan müşteki. Güçlü bir siyasî irade olmaksızın Türkiye’de ilaç üretmenin imkânsızlığı birleştikleri bir başka nokta. İşte mütehassıs iki ismin ilaç üretimi konusundaki görüşleri…
Prof. Dr. Erdem Yeşilada:Üst makamlar dayatmazsa Türkiye’de ilaç üretilmez
Türkiye’de ilaç firmaları genellikle dışarıdaki büyük firmaların lisansörü şeklinde. Türkiye’de ilaç üretilemiyor, çünkü ilaç geliştirmek için AR-GE gerekiyor. Oysa bizde daha önce tableti olan bir ilacın şurubunu geliştirmek AR-GE olarak kabul ediliyor. Bu doğal olarak en basit seviyede bir AR-GE’dir. Firmaların ilaç geliştirmeye niyetleri de yok. Geceden oturup sabaha vahiy yoluyla bilgi gelmez. Bunlar bir tecrübenin, deneyimin, araştırmaların sonucudur.
Türkiye’de ilaç araştırmalarını üniversiteler yapar. Üniversitelerin çıkardığı araştırmalara ilaç firmaları hiçbir şekilde ilgi göstermez. Kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi gibi, fasit bir dairede dönüyoruz. Mesela biz, nebatî halk ilacından deney hayvanlarında diyabeti iyileştiren bir madde elde ettik. Bir ilaç firması etkilenir mi diye beş yıl yayınlamadık. Kimse ilgilenmedi. Bizim yaptığımız çalışmalar ön çalışmalardır. Klinik çalışmalar Faz1-2-3 çalışmaları maliyetli, meşakkatli olan kademelerdir. Bu sürece girmeyi pek istemiyorlar. Özellikle benim konum tabiî ilaç olduğu için, tabiî ilaçta patentleme biraz daha zor. Çünkü tabiî olan bir üründe herhangi bir değişiklik yapmazsanız, patentine izin vermezler.
- Sponsorlarımız -
İlaçların kimyevî olmasının sebebi, patentleyebilme kolaylığıdır. Patentlediğiniz zaman o madde sizin oluyor. Ama tabiattan elde ettiğiniz bir şey sizin olmuyor. Diyelim kersetin elde ettiniz, kansere iyi geldiğini söylediniz. Siz bu kersetini elmadan elde ettiniz, bir başkası gider armuttan elde eder. Tabiî olan bu molekül dünyaya mâl olmuş bir şeydir, Allah yaratmış, patentleyemezsiniz. Ama kersetini alıp türevlendirirsen, o molekülü patentleyebilirsin. Mesela koronada kullanılan Oseltamivir’in ana maddesi bitkilerden elde edilen ‘şikimik asit’ denilen bir madde. Ama onu yarı sentezle başka bir maddeye dönüştürmek suretiyle patentlenebiliyor. Daha önce başka isimle patentliydi, üzerinden on yıl geçince patenti düştü, şimdi Oseltamivir olarak çıkıyor. (Gerçek Hayat)
Türkiye, ilaç üretimi konusunda önemli bir potansiyele sahip olan bir ülke olmasına rağmen, bazı faktörler nedeniyle bu alanda tam anlamıyla bağımsızlığı sağlayamamıştır. İlaç üretimi konusunda Türkiye’nin karşılaştığı bazı zorluklar şunlar:
- AR-GE ve yenilik: İlaç endüstrisinde rekabet gücünü koruyabilmek için sürekli AR-GE (Araştırma ve Geliştirme) faaliyetleri gerekmektedir. Türkiye’nin bu alanda yeterli kaynak ve altyapıya sahip olmaması, yenilikçi ilaçların geliştirilmesini ve üretilmesini zorlaştırabilir.
- Yüksek maliyetler: İlaç endüstrisinde üretim, Ar-Ge, lisanslama ve düzenleyici uygunluk gibi birçok maliyetli faktör bulunmaktadır. Türkiye’nin bu maliyetlere karşı rekabetçi olabilmesi için uygun politika ve finansman mekanizmalarına ihtiyaç vardır.
- Düzenleyici süreçler: İlaç üretimi, katı düzenleyici standartlar gerektiren bir alandır. Türkiye’nin uluslararası düzenlemelere uyum sağlaması ve kendi içinde etkili bir düzenleyici çerçeve oluşturması önemlidir. Uyum süreci ve denetimler bazen zaman alabilir ve üretimi geciktirebilir.
- Teknolojik altyapı: İlaç üretimi, yüksek teknoloji gerektiren bir süreçtir. Gelişmiş ülkelerdeki ilaç endüstrisi, genellikle son teknolojiyi kullanırken, Türkiye’nin bu alandaki teknolojik altyapısı tam olarak gelişmemiş olabilir.
- Lisans ve patente erişim: Yenilikçi ilaçların geliştirilmesi ve üretilmesi için lisanslama ve patent erişimi önemlidir. Bazı ilaçların patentleri yabancı şirketler tarafından kontrol edilebilir ve bu da Türkiye’nin kendi ilaçlarını üretme kapasitesini kısıtlayabilir.