KLİMA OTAKAR
Zerdüşt’ün tarihi ve onun dininin başlangıcı belirsizdir. Peygamber ve İran düalist doktrininin yaratıcısının Doğu İran krallığında bir yerde, bildiğimiz haliyle Pers tarihinin başlangıcından önce ortaya çıktığı muhtemeldir. Bugüne kadar yeterli bir kanıt günışığına çıkarılmamış olsa da, uzmanlar onun hayatını M.Ö. 6. Yüzyıla tarihlendiriyorlar. Bu tarihlendirmenin dayanağı, Zerdüşt ile Büyük İskender arasındaki zamanı üç yüz yıl olarak hesaplayan geleneksel Parsî mezbep kronolojisinde bulunabilmektedir. Ancak bu kronoloji güvenilir değildir ve şimdiye kadar Parsîler dışında olayların doğru zamanlaması için elimizde başka bir anahtar mevcut değildir.
Peygamberin nereden geldiği bile bilinmemektedir. Bazı gelenekler onun doğum yerini kuzey-batı İran olarak göstermektedir. Gençliğinden itibaren, sayısız kurbanlar için aşırı hayvan kesimine neden olan eski ritüellerin ve eski idollerin onuruna yapılan sefahat şenliklerinin acımasız anlamsızlığı ile tanıştı. Bu tür orjilerde alkollü haoma içeceğinin ruhuna özel saygı gösterilirdi. Eski inanç çiftçi sınıfını sefalet konumuna indirgemiş ve nüfuzları kabile reisleri olan Kavais tarafından da dikkate alınan falcılar ve büyücüler olan Karpan’ların gücünün zararlı bir şekilde artmasına neden olmuştur. Zerdüşt’ün, yeni fikirlerin vaizi olarak çalışabilmek için yirmi yaşında “gönüllü sürgüne” gittiği söylenir. Ancak en yüce, tek ve gerçek Tanrı Ahura Mazda’nın vahyine erişebilmesi için on sene daha geçmesi gerekti ve bu vasıtayla onun görevi de belirgin hale geldi. Hatırı sayılır ölçüde emekten sonra onun dogmaları, takipçisi ve hamisi ve yeni dinin havarisi haline gelen hükümdar Viştaspa (doğu İran’da bir yerlerde) tarafından kabul edildi. Yetmiş yedinci yaşında Zerdüşt, İran istilası esnasında Turanlılar tarafından infaz edildi; daha yeni bir geleneğe göre Belh’teki ateş sunağı önünde katledildi. Kısa bir süre sonra hayatının hikâyesi birçok efsane ve mucizevi olayla süslendi. Yeni Avesta’da Zerdüşt mükemmel insanlığın bir örneği olarak ortaya çıkmaktadır. Fravardin-Yaşt bize onu şu esinlenmiş sözlerle tasvir etmektedir:
Zerdüşt neyin iyi olduğunu düşünen ilk, iyiyi söyleyen ilk, iyiyi yapan ilk, ilk rahip, ilk savaşçı, ilk çoban, ilk açığa çıkaran, ilk vahiyi alan, hakiki dinden kaynaklanan hayvanı ve ücreti ve kelimeyi ilk sahiplenen ve kelimeye ve hâkimiyete itaati ve Mazda tarafından yapılan bütün iyi şeyleri ilk hak edendi. Daeva’lardan ve insanoğlundan yüzünü ilk geri çeviren, bu dünyada Aşa’ya övgü telaffuz eden ve Daeva’lara tapmayı reddeden ilkti ve kendini Mazda’ya tapan, Mazda’nın taraftarı olarak kabul eden, Daeva’lardan nefret eden ve Ahura’nın yasalarına riayet eden biri, bu dünyada ilk defa Daeva’lara karşı vaaz veren, bu dünyada ilk defa Daeva’ların kurban ve duaya layık olmadıklarını beyan edendir. O, hayatın bütün iyi şeylerini başarıyla hediye eden ilkti, dünyanın ilk peygamberiydi. Ondan, bütün vahiyi ihtiva eden doğru sözü ilk defa duyduk. O, canlıların efendisi ve öğretmeniydi, gerçek dinin övücüsüydü, en büyük, en iyi, en adil, hepsinin içinde en iyi olan dinin ilk arayanıydı (Yt. XIII, 87-91; Wolff’tan sonra).
- Sponsorlarımız -
Özünde Zerdüşt’ün öğretisi düalisttir. Erdem, Işık, Hayat’ın gerçek Tanrısı Ahura Mazda, Kötülük, Karanlık ve Ölüm’ün baş şeytanı Angra Mainyav’a karşıdır. Onun ilk tezahürü 30. Yasna’nın başında aşağıdaki şekilde tarif edilmektedir:
Başlangıçta, rüya vahyine göre düşüncede ve sözde ve işte “İyi” ve “Kötü” olarak adlandırılan iki ruh, ikizler vardı. Bunların arasında, davranışları iyi olan ve kötü olmayanlar seçim yaparlardı. Ve bu iki ruh karşılaştıklarında, ilk defa Hayat ve Ölüm’ü belirlediler ve nihayetinde inançsız olanın en kötü varoluştan cefa çekmesi gerekeceğini, itaatkâr olanın iyi düşünceleri için mükâfatlandırılacağını belirttiler (Ys. 30, 3-4; Bartholomae’den sonra).
Onlar bütün evreni aralarında taksim ettiler ve ruhani varlıklar ve insanların yardımıyla, dünyanın sonuna kadar birbirleriyle mücadeleye etmeye devam ediyorlar. Gerçekte sadece Ahura Mazda, Bilge Efendi Tanrı’dır; Şeytan Tanrı değildir. İyinin zaferinin ahlaki esası, İyinin güçlerinin nihai zaferine olan inancı gerektirmektedir. Ahura ve onun göksel konağı doğru, İyi, Adalet, faydalı iş ve İyi’nin düzeninin temellendiği bütün nitelikleri korur. Kadim Ari idolleri Daeva’lar (Şeytanlar) haline geldi, ancak daha sonraki dönemlerde bunlardan birkaçının, özellikle de alkollü içki haoma’nın ruhu ve kadim canavar savaşçısı ve insanlığın kurtarıcısı, Hint-İran Herkülü İndra’nın itibarı iade edildi ve Ahura’nın takipçileri arasında yer verildi, zira insanlar eski tanrılarından kolayca vazgeçebilecek durumda değillerdi. Ahura’nın Kötü Olana karşı mücadelesinde ona yardım etmek ve baş şeytanın yarattığı her şeyle ve zafer için araç olarak kullandığı her şeyle merhametsizce savaşmak İnsan’ın ahlaki görevidir; sahtelikten kaçınmak, zararlı yaratıkları öldürmek, iman düşmanlarını mağlup etmek, görevlerini düzgün yerine getirmek ve özellikle çalışmak. Ziraata en övülmeye değer çalışma şekli olarak bakılmıştır. Videvdat, Kötü Ruhlara karşı Kanun, şöyle der:
Toprağı sürene, Spitama Zerdüşt, yalnız sol koluyla değil de sağ koluyla da, toprak şöyle der: “Sen yabancının kapısına yaslanarak, yiyecek için yalvaranların arasında durmalısın; iyi şeylerin bolluğuna sahip olanlara yiyecek getirecek olanlar senin etrafından geçecekler.” (III, 28-29; Wolff’tan sonra).
Çalışma, kötüye karşı mücadelede, dua sözlerinin büyülü güçleri yanında, en güçlü araçtır. Dahası, Videvdat şöyle der:
- Sponsorlarımız-
Tahıl harman için hazırlandığında, Daeva’lar ıstırapla terlemeye başlarlar, değirmen hazırlandığında, Daeva’ların memnuniyeti kesilir, un hamura dönüştürüldüğünde, Daeva’lar inler, hamur pişirilmek için hazırlandığında, Daeva’lar endişeden rüzgârlar yayar (III, 32; Wolff’tan sonra).
İnsanların önemli görevleri arasında doğal olarak dini ayinlere katılmak, rahiplere inanmak ve üstlere itaat da vardı. Elementler arasında, ateşe saflık, ışık ve sıcaklığın sembolü olarak tapılıyordu; hayvanlar arasında inek, köpek ve horoza büyük saygı duyuluyordu. Zerdüştlük, İranlıları güçlü bir dini-milli bilinç ile aşılamış, ruhu biraz militarizm içermesine rağmen, katı bir biçimde düzenlenmiş, ayrıcalıkları ve görevleri belirlenmiş sosyal kolektifler sistemi kurmuştur. Diğer milletler Kötü Ruh’a aitken, İranlılar kendilerini Tanrı’nın halkı, Ahura’nın seçilmişleri olarak görmüştür. Bu sebepledir ki, nihayetinde muzaffer olduğu zaman, din belirgin bir kibir, hoşgörüsüzlük ve din propagandası eğilimini desteklemiştir. Lakin bu şekilde Zerdüştlük ancak Sasaniler devrinde ortaya çıkmıştır. Aile hayatı çok saygı görmüştür. Sofuluk reddedilmiştir, zira İranlıların görüşüne göre bu insanları Kötü’nün güçlerine karşı mücadelede zayıflatmaktadır.
- Advertisement -
Çeviren: Ayşe Gül Fidan