M. Nureddin Yekta
Şehrezar ve çevresinde hüküm süren Baban emirliği Güney Kürdistan’da eski ve güçlü emirliklerden biriydi. 1786 yılında mekezleri olan bugünkü Süleymaniye kentini kurdular. Baban emirliğinin önemi Osmanlı ile İran arasında sınır bölgesinde bulunmasıydı. Bu nedenle Baban, Osmanlı ile İran arasında sürekli yıpranıyordu. Baban emirliğinin kuvvetli, etkin ve iyi bir ordusu vardı. Baban Emirliği ulusal duyguyu hareketlendirmiş ve yaymıştı. Baban Emirliğinin yurtsever kimliği Abdurrahman Paşa’da çok güzel şekillenmişti.
Bir keresinde Abdurrahman Paşa’ya niçin Bağdat valisi olmak istemediğini sormuşlar. O ise şöyle yanıt vermiş: “Doğru,oranın valisi olursam daha büyük olacağım, ama vatanımın bir yudum suyunu bütün imparatorluğa değişmem”
Bu Emirliğin şöhreti o kadar yayılmıştı ki Osmanlı devleti bile onlardan çekiniyor ve onlara saldırma cesareti bulamıyordu. Bunun için ancak İran’la beraber birkaç defa Babana saldırdı. 1639’da Kürd Coğrafyası ikiye bölününce Güney Kürdistan, Şehrezor ve Baban mirliği Osmanlı devleti topraklarında kaldı. O zamandan beri Baban emirleri özgürlüklerini elde etmek, emirlikleri kuvvetlendirmek için çaba harcıyordu. Osmanlı ve İran devletleri de Baban emirliğinin zayıflaması ve düşmesi için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu işi daha çok savaş yerine, emirlik içinde çelişki yaratarak gerçekleştiriyorlardı.
- Sponsorlarımız -
Öte yandan o günlerdeki dünya siyaseti de emirliğin gelişmesine bir engel oluyordu. Her ne kadar İngiliz emperyalizmi ve Çarlık Rusya, Osmanlı ve İran devletlerinin yıkılışını istiyorduysa da bölgeden başka bir parçanın kopmasına da taraftar değildirler özellikle bu parça Kürdlerden oluşuyorsa. Bölgenin, İran’la Osmanlı arasında çatışma sahası durumunda olması Baban emirliğinin halkına oldukça büyük zarar veriyordu. Tarım ve ticaretin gelişmesini engelliyordu. Ekonomik durumun gerilemesi toplumsal durumu da etkiledi. Bu da emirliğin gelişmesine ve ilerlemesine engel oldu. Emirler gelirlerden kendilerine büyük oranda para ayırdıktan sonra, Bağdat’a ve Kirmen Şah’a da para vermek zorundaydılar. Tüm bu vergilerin yükü de köylü ve çiftçilerin omuzundaydı. Bu yüzden ekonomik durum hayli kötüydü.
Abdurrahman Paşa Ayaklanması
Abdurrahman Paşa, 1789 yılında emirliğin başına geçti. Aslında Baban emirliğinin bağlı olduğu Bağdat valisi, Abdurrahman Paşa’nın emirliğin başına geçmesini istemiyordu. Bağdat valisinin bu tutumuna karşı Abdurrahman Paşa zorla ve kuvvet yoluyla emirliğin başına geçti denebilir. Abdurrahman Paşa ilk günden itibaren Bağdat valisinin sultasından kurtulmak istiyordu. Emirliğin başına gelir gelmez de Bağdat’ın emirlik içişlerine karışmayacağını ilan etti.
Abdurrahman Paşa döneminde emirliğin güç ve etkinliği daha da artmış ve Abdurrahman Paşa tüm Kürd Coğrafyasının hükümdarı özelliğini kazanmıştır. Osmanlı Devleti, Kürd emirlerine ve özellikle Baban emirliğine düşmanca bir gözle bakıyordu. Osmanlı’nın Baban emirliğine hiç güveni yoktu. Emirliğin coğrafi konumu ve Osmanlının muğlak siyaseti yüzünden, Baban emirleri zorunlu olarak İran’a yanaşıyordu. Ve kendilerini zaman zaman onunla iş birliği yapmak zorunda hissediyordu. Abdurrahman Paşa emirliği korumak için bir çok defa İran’a başvurur ama yinede onlara tam olarak boyun eğmezdi. Ve kendisinin doğru bulduğu siyaseti uygulardı.
Abdurrahman Paşa da daha önceki Baban emirleri gibi İran ve Osmanlı Devleti’ne güvenmiyordu. Her iki devletin emirliğe uyguladıkları düşmanca siyaset sonucu, Abdurrahman Paşa da emirliğinin ağırlığını hissettirmek ve varlığını daha iyi pekiştirmek için Bağdat valisinden kurtulup direkt İstanbul’la ilişki kurmak istedi. Fakat Osmanlı bu duruma pek sıcak bakmadı. Çünkü Abdurrahman Paşa’nın niyetini tahmin edebiliyordu. Osmanlıların ve İranlıların Baban emirliğine karşı yürüttükleri iki yüzlü siyasete karşılık Babanlar da iki ip üzerinde siyaset yapma taktiğine devam ettiler. Ancak bu siyaset emirliği yıkıma kadar vardıran esas neden oldu. Bu siyaset bir dereceye kadar emirliğin bağımsızlığını korudu ama emirlerin ve halkın yurtseverlik ruhunun bozulmasına neden oldu. Bir o tarafa bir bu tarafa yönelmesi halkın ne yapacağını bilemez bir hale gelmesine neden oldu.
- Sponsorlarımız-
Emirlik böylelikle savaş sahnesi olmuştu. Bu durum emirliğin ekonomisine de büyük zarar veriyordu. Çünkü halkın durumu net olmadığından, toprağını ekemiyordu. Ayrıca her savaş sonrası büyük bir mali yük halkın boynuna biniyordu. Ne zaman bir süreliğine de olsa emirlik; güvenli, emniyetli bir yaşam sürdürseydi emirler birbirleriyle uğraşacaklarına ülkeyi canlandırmaya çalışsalardı İran ve Osmanlı hemen bir kargaşa çıkartıp ülkeyi tekrar sorunlar içine sokardı. Mesela Abdurrahman Paşa, Abdullah Ağaya destek vererek onun Bağdat valisi olmasına vesile olmuştu. Bu nedenle Abdurrahman Paşa’nın Bağdat valisi Abdullah Ağa’yla arası iyiydi. Bu da İran yetkililerince istenmeyen bir durumdu. Abdurrahman Paşa’nın etkinliğinin daha artacağından korkuyorlardı.
İran bu durumda kendi menfaatlerinin bölgede tehlikeye düşmesinden korkuyordu. Durumu değerlendiren İran her zaman uyguladığı sinsi politikasını uyguladı. Ve ne yapıp edip Abdullah Ağa ile Abdurrahman Paşanın arasını açtı. Osmanlı İmparatorluğu Abdurrahman Paşa’nın etkinliğinin artmasından daha fazla endişelenmeye başlar ve bu nedenle rakip bir aşiret reisini Süleymaniye emirliğine atar. Bu durum karşısında Baban beyliği ayaklandı. Aslında Abdurrahman Paşanın 24 yıllık iktidarı boyunca emirlikte altı büyük savaş olmuştur. Fakat 1806’daki bu ayaklanma daha kapsamlı ve geniştir. Ayaklanan Abdurrahman Paşa yeni atanan Süleymaniye emirini öldürdü ve Osmanlıya karşı büyük bir başarı elde etti. Fakat Osmanlı büyük bir grup ile ayaklanmanın üzerine gitti.
Üç yıla yakın süren bu savaşta Abdurrahman Paşa kuvvetleri büyük başarılar elde etmiş ve kazanmak üzereyken, Abdurrahman Paşa’nın kardeşi Halit Paşa ve bazı akrabaları kendilerine ihanet edip Osmanlı saflarına geçerler. Hareket bu nedenle 1808 de bastırılmış olur. Baban emirliğinin askeri gücü Abdurrahman Paşa döneminde zirveye ulaştı. Fakat o dönemde Osmanlı da toparlanmaya ve egemenliğini dayatmaya çalışıyordu. Aynı zamanda Bağdat’ta iş başına gelen valiler çok bilgili ve siyasetten anlayan kimselerdi. İşte bu yüzden de Abdurrahman Paşa’nın çabaları bir sonuç vermedi. Ama şu var ki bu çabalar kendisinden sonraki yurtseverlik duygusunun yayılmasına neden oldu. Abdurrahman Paşa’nın çocukları ve torunları aynı yurtseverlik duygusuyla yetişirler.