SÜLEYMAN KOÇAK
Yakın tarihimiz açısından birincisi AK Parti, ikincisi ise HDP nepotizme uğramıştır. Bu iki partinin de nepotizm sebebiyle ciddi anlamda başı dertte.
AK Parti’yi ele alarak başlayalım. 2002 de seçimdeki çıkış ve kazanımı, halkın sesi olma iddiası, birinci dönem hükümet yapısı ve işleyişi normal seyrinde devam etti. İkinci kazanımda ise nepotizm başladı. Devlet kadrosundaki değişim sancılı geçse de yavaş yavaş ilerledi. Güç elde ettikçe daha da yayılma isteği doğdu ve makro düzeyde yavaş ilerlerken mikro yerelde ise hızlı yayıldı. Üçüncü seçimde bu değişime daha önce devletin tüm üst yapısına değişik oyunlarla sızmış paralel yapı, diğer ismiyle de Gülen Cemaati olarak bilinen yapıya karşı bir güç olarak mücadeleye başladı. Erdoğan belli bir inkübasyon döneminden sonra, uzaya çıkan roket misali ağırlık olarak gördüğü parçaları birer birer geride bırakıp onları değersizleştirdi. Haliyle bu kayırmacılıkta epey mevki ve makam sahibi olan gruplar ona karşı içten içe savaş açtılar.
Erdoğan ve nepotizm tam anlamıyla devletin en küçük atomlarının içine kadar yayılmış oldu. 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan bu yapılar vasıtasıyla tekrar başa getirildi. Sonuç ne olur, asıl bundan sonrası önemli. Erdoğan’a bunca kadro kayırmacılığı mutlak başarı getirir mi? Kesinlikle hayır! Liyakattan yoksun bu kadar çürümüşlüğe rağmen, devlet hazinesi boşken imkânsız; ‘niye o zaman hala başta’ diyen olur. O kadar profesyonel bir manipülatif sistemi oluşturduğu için ayakta duruyor.
- Sponsorlarımız -
Bir diğer partiye, Kürtler açısından elzem olan HDP’ye gelince, partinin geçmişi Halk merkezliydi. Ondan önce kurulan Kürt partileri devlet tarafından periyodik şekilde kapandıkça ve doğruyu savunan Enleri sorgusuz sualsiz hapislere atılınca, haliyle mecbur kadro değişimi olurdu. Bazıları hariç, özelikle halkçı görünen ağalar ve popülist olan kişiler, partinin beyin takımını kontrol edecek hale geldi. Bu güç onları halktan uzaklaştırdı ve kendi kayırmacı yapısını oluşturdu. Halk oy verdikçe bu kadro kendilerini eşsiz ve ulaşılmaz gördü. Medya ve çeşitli yayın organlarında AK Parti’yi kayırmacı olarak nitelendirirken, kendilerinin de aynı şekilde vekil seçiminde, partinin çeşitli bölümlerinde, hatta kazanılan belediyelerin önemli noktalarında kendi ailelerinden olan ya da onlara biat etmiş kişilere pozisyon vermekte. Onlar da aynı şekilde nepotist oldular, o kadar ki faşizan hale gelindi. Bu grup gider mi? Kesinlikle hayır! Partiyi Tabela partisine dönüştürse de, umursamaz bir anlayışla gelecek yeni genç kadrolara fırsat vermez bu yapı. Tüm ilçe ve illerde bunlara bağlı olan kişiler değişmedikçe bu ağalar ve popülistler gitmeyecektir.
Kürtlerin köyden tut şehre kadar ilk önce canları ve sonra mallarıyla bedel ödeye ödeye kazandığı partiyi harcamak için bir an bile tereddüt etmeyecek kadar bu merkeziyetçi çok bilmiş egoları izin vermez.
Kürtlerin geçmişten bu yana dünya tarihinde bir yer edinmemiş olmaları, halk olmak yerine aşiretçi bir akıl olma düşüncesidir. Mikro bazlı çıkar odaklı bir duruma sebep olduğu için Kürtler açısından bir yenilgi haline dönüşmüştür. Kürtler halk olmayı tercih etmeyip aşiret güdümlü kişilerin elinde kaldıkça durumları daha da kötüye, yok olmaya kadar gidecektir.
Elimizde çok önemli makro bir örnek var. Barzani ailesi son 30 yıldır Kürt kanıyla alınmış bir alanı kontrol ediyor. Halk destekli görünse de muazzam düzeyde bir nepotizm var. Bu oluşum aşiret merkezli elde ettiği gücün elinden alınmasına müsaade etmez, ölümüne savunur.
HDP’nin içindeki ağa kadrosu aynı şekilde bu elde ettiği koşullardan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Kürtlerin bu kadar emekle yoğurduğu partileri açısından tam bir parçalanma başlamıştır ve ne yazık ki tüm seçmenleri başka partilerin çekim alanına girmişler. Buna ek olarak halkın bu aşiret ağalarından, popülistlerden, Türk solundan kurtulması gerekiyor. Özellikle Kürt dostu görünümlü Türklere asla içerde fırsat verilmemeli. Neden denilecek olursa, bu kişiler hala Kürdü Türkiye Cumhuriyetinde bir sorun olarak görüyor. Bir Türk sorunu olduğunu söylemekten itinayla kaçınıyorlar. Kürtleri bir sorun olarak dillerine pelesenk etmiş durumdalar. Kürtlerin bir dile, kültüre sahip olduğunu, devletin tüm gücüyle başta Kürtleri ortadan kaldırmak için A’dan Z’ye kadar planları olduğunu söylemez. Yatıp kalkıp Kürt sorunu, Kürt sorunu diye diye Kürtleri bir sorun olarak ülkenin en ücra köşesinde de yaşayan insanlara düşman olarak tanıtan bir ayrıştırıcı dil kullanmaktalar.
- Sponsorlarımız-
Kürtlere atıf edilen bölücü tabiri tam anlamıyla bu kişiler kullanmakta. Ve ne yazık ki bu dili şimdiki HDP’nin en üst kadroları, yani sözde Kürtlerin savunucuları bile benimsemiş ve acizane bir sekilde tekrarlamaktalar. İşte tam bu sebepten dolayı, değil Türk kökenli milletvekili adayı yapmak, belediye meclisinde çaycılık bile onlara layık görülmemeli. Bu olur mu? Çok zor! Çünkü HDP’nin içinde tüm karar mekanizması ağa ve popülist olan grup tarafından kontrol ediliyor. Ne olmalı ki bu mekanizma kırılabilir bir hale gelsin? Ancak Meritokrasi yöntemiyle; yeteneğe, liyakata, uluslararası siyaset bilgisine sahip ve Politik bilinçle organize Kürt gençleri ile müdahale edilmesi gerekir.
Bu kadroyu Partinin başında görmek isteyen HDP’nin seçmenleri varsa, bilincinde olsun ki, bu istekleri yüzünden Kürtlerin ilerde partisinin yozlaşıp dağılmasına ve yok olmasına neden olacaktır. Kürt gibi geçmişi sadece acıyla dolu olan, daha yaraları bile kabuk tutmamış annelere, eşlere, babalara ve yetim kalmış çocuklara ve bu partiye gönülden bağlı olan azınlık halklara çok büyük bir haksızlık olur.
YA AYNI ŞARTLARDA BİR YAŞAM, YA DA MUTLAK ÖZGÜRLÜK!
- Advertisement -
ŞiARIYLA HAREKETE GEÇMELİ!