Bu onursuzluğu biz teklif edelim, kabul eden varsa. Biz de bir düşünelim o zaman. Teklif ediyorum buradan. İYİ Parti liderine, AKP liderine, MHP liderine (Milliyeti Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli) teklif ediyorum. Onların bahsettiği barışı ben de teklif ediyorum. Hepiniz “Kürt’üm.” deyin, “Anadilim Kürtçedir.” deyin, “Biz de Kürt milletinin parçasıyız.” deyin, çözülsün bu mesele. Bakalım oluyor mu? İnsan böyle bir onursuzluğu nasıl kabul edebilir? Onurlu barış dediğimiz; Kürt’ün Kürt, Türk’ün Türk, Alevinin Alevi, Sünni’nin Sünni olarak özgürce yaşadığı, bir arada hakkına hukukuna saygı duyduğu barış ortamı. Bu kadar. Karmaşık bir olay değil. Evet, 50 yıldır kan dökülüyor. Neredeyse yüzlerce yıldır, Osmanlı’nın son dönemlerinden, Bedirhan Bey’den başlayarak devam eden isyanlar var. Olay karmaşık hale gelmiş, araya kan girmiş, öfke var, nefret var, milliyetçilikler var, intikam duyguları var, evet. Bu da bir realite. Fakat bunu kaşımak yerine acıları ortaklaştırmak gerekirken bugün barış diyeni linç eden, barış diyen akademisyeni görevden alan, sivil ölüme mahkum eden; barış diyeni gazlayan, coplayan bir siyasetle işte sonuç bu oluyor. Bu acı sonuçlar çıkıyor ortaya. Kimse bizi suçlayamaz.
Buradan Türkiye toplumuna sesleniyorum. Zerre kadar ahlakı, vicdanı olan; Yozgat’taki, Kayseri’deki, Trabzon’daki köylüsüne, oradaki kardeşime sesleniyorum. Aydın’da, Manisa’da… Bu duruşmada savunma yaparken suçlandığım şeylere cevaben de söylüyorum. Biz, birlikte yaşayalım diye uğraştık. Barış için uğraştık. Silahlar sussun diye uğraştık. Bu ülkede bir daha kan akmasın diye uğraştık. Ve yedi yıldır bunun için burada hapisteyiz, halen barış diyoruz. Bunun bedelini ödedik, barış diyoruz. Arkadaşlarımızın annesi, kardeşi, babası burada vefat etti, taziyelerine bir saatliğine gidip gelebildiler. Acılarını hücrede paylaştılar. Acılarını içeride yaşadılar. Az önce belirttim, pandemide bizi burada ölüme terk ettiniz. Depremin acısını biz burada yaşadık. Bunların hepsini siz yaptınız. Ailelerimiz trafik kazası geçirdi, sakat. Benim annem sakat şu anda, yürüyemiyor. Tekerlekli sandalyede. Kaza geçirdiği için buraya gelemiyor. Cezaevi yollarında kaç ailemiz kaza geçirdi, hayatını yitirdi. Neler yaşatmadınız ki bize! Ne diyoruz? Yedinci senenin sonunda sözü alan her arkadaşım gibi barış diyoruz.
Dalga mı geçiliyor bizle ya! Bunu diyen “terörist, katil”, dışarıda “daha fazla savaş, ezeceğiz, öldüreceğiz” diyen vatansever, barışsever. Böyle bir ikiyüzlülüğü kabul etmediğimizi duruşma vesilesiyle belirtiyorum. Savunmalarımda altını çizeceğim, bütün konuşmalarımda yıllarca bunu savunmuştum zaten. Partimin adına bunu savunmuşuz, biz çözümü savunmuşuz.
Davada milyonlarca sayfa evrak, binlerce klasör, delil niyetine dosyaya sokuşturulmuş yüz binlerce belge var. Dışarıdan şöyle bir baktığımızda çok karmaşık, içinden çıkılması zor, keşmekeşe dönmüş bir dava zannedilebilir. Dosyanın bu kadar evrakla doldurulup gereksiz yere şişirilmesinin nedeni de zaten budur. Bomboş iddiaları, açık bir siyasi kumpası örtmenin yolu olarak dava dosyası bilerek şişirilerek kabarık hale getirilmiştir. Yedi yıldır güya bizi yargılıyorsunuz. Ancak Türk Ceza Kanunundaki örgüt üyeliği suçunun infazından daha fazla süre, bizi tutuklu olarak cezaevinde tuttunuz zaten. Yasadaki en fazla yedi yıl tutukluluk süresini bile açıkça çiğnerken zerre kadar mahcubiyet duymadınız. Bu da demektir ki, daha yargılama bitmeden siz bizim örgüt üyesi olduğumuza karar verdiniz. Örgüt üyeliğinin… Yahu burada, benim bulunduğum cezaevinde çok sayıda duyuyorum, hiç kimseyle temasımıza izin verilmiyor da. Biz burada iki kişilik cezaevindeyiz, yedi yıldır. Başka hiç kimseyle temasımız olmadı ama duyuyoruz. Cemaatten yargılayıp 6 yıl 3 ay verdiğiniz örgüt üyeliğinden kişiler iki yıl önce, iki buçuk yıl önce infazlarını tamamladılar, tahliye oldular. Bak örgüt üyeliğinden hükmü bitirdiler, biz yedi yıldır tutukluyuz. Demek ki kafanızda buradakilerin hepsi, ki arkadaşlarımız da üç yılı aşkındır tutuklu, daha siz yargılamaya başlarken örgüt üyesiydi. Çünkü şu anda bize örgüt üyeliğinden ceza verseniz -ki üst limitten vermeniz lazım ki infazı karşılamış, yattığımızı karşılamış olsun- 6 yıl 3 ay verirseniz borçlu çıkıyorsunuz. Ne oldu? Demek ki siz karar vermeden önce, henüz bir karar açıklamadan fiilen, de facto uygulamanızla bizi örgüt üyesi ilan ettiniz.
- Sponsorlarımız -
Bir, bu sizin kesinlikle oyunuzu açıklamış olmanız demektir. Bu sizin kesinlikle bizim hakkımızda bir önyargıya, yargıya sahip olduğunuzu gösteren en somut delildir. Yedi yıl tutukluluk. Yahu yasada bile, CMK’de, “Yedi yılı aşamaz.” diyor. Gültan Hanım, Figen Hanım, Sebahat Hanım, gerekçenizi uzun uzun okumayayım. “Efendim birleşen dosya. O ayrı tutukluluk, bu ayrı tutukluluk.” dediniz. Yahu dosya birleşmiş. Tek dosya artık. Oradaki tutukluluk birleşmiş. Bu kadar basit. Basit usul hukukundan söz ediyorum. Bunu öğrenmek için, anlamak için hukukçu olmaya gerek yok ki. Ama yasanın açık hükmüne rağmen, yedi yıllık tutukluluğu rahatlıkla aştınız. Ve bize hakim numarası, hakim taklidi yapmaya devam ediyorsunuz. Bunları kabul etmiyoruz. Ve bu yedi yılda binlerce usulsüzlüğe, hukuksuzluğa imza attınız, bu yaptıklarınızın toplumsal sonuçlarını da birazdan detaylı olarak anlatacağım. Siz güya bizi cezalandırdığınızı düşünürken sebep olduğunuz toplumsal felaketi hatırlatacağım. Dışarıda yaşananlar, bizatihi sizin dışarıda tanık olduğunuz felaketi anlatacağım. Bu süre zarfında kumpasta imzası bulunan Anayasa Mahkemesi üyeleri dahil, yargının tüm kademelerindeki cübbeli siyasi militanlar olarak sadece hukuki normları değil, tüm insani değerleri çiğnediniz. Dosyaya sahte delil koyarak, bizim suçsuz olduğumuzu bilerek yalancı tanık ekleye ekleye kasten yaptınız bunları. Her gün bu duruşma salonundan çıkıp sevdiklerinize, çocuklarınıza sarılırken ne düşündünüz bilmiyorum ancak bu kötülükleri yapabilecek kadar insani değerlerinizi yitirdiğinizden içiniz rahat mı bil- 31 miyorum. Sadece siz değil, bu kumpas davasının talimatını verenler, planlarını yapanlar, seçim meydanlarında idam sloganlarını barbarca attıranlar, insanlıktan zerrece nasibini almamış vicdansızlardır.
Bize gelince, yedi yıldır vicdanımız rahat. Suçsuzluğumuzdan emin şekilde hücrelerimizde en yüksek moralle ahlaki değerleri, onuru, direnci temsil etmeye devam ediyoruz. Bu dava özelinde yaptığınız tüm kötülükler sizi biraz daha aşağıya doğru çekerken bizi onurlandırdı, yüceltti. Artık davanın ve bu kumpas oyununun karar aşamasına geldiniz. Size dikte edilen kararı açıklamak için sabırsızlandığınızı biliyorum. Ancak açıklayacağınız karar ne olursa olsun bizim, halkımızın ve tarihin vicdanında yok hükmündedir. Bu irade savaşında bizi teslim alamadınız, bize diz çöktüremediniz, boyun eğdiremediniz. Siz, kötülüğünüzle kararmış kalplerinizle baş başa kalırken biz, halkımızın onurlu mücadelesinin neferleri olarak başı dik şekilde tarihin sayfalarına yazıldık, yazılıyoruz.
Vereceğiniz kararı yüzüme okumanıza da fırsat vermeyeceğim. Kararı kendi kendinize okuyacaksınız. Fakat eşime, kızlarıma, aileme, tüm halkımıza şimdiden vasiyetim, özel ricamdır. Karar açıklandığında Amed’de, evimizin bahçesinde davul zurna çalıp halaylarla, zılgıtlarla, coşkuyla karşılamalısınız kararı. Çünkü biz de hücremizde aynı coşku ve moralle karşılayacağız. Bizim burada, arkadaşlarımızın dışarıda yürüttüğü siyasi mücadele her şeyden önce bir onurlu yaşam mücadelesidir. Bundan taviz verip onursuzca yaşamaktansa ölmeyi tercih ederiz.
Zorlu bir mücadeleyi tüm eksiklerimize rağmen kararlılıkla sürdürmeye çalıştık. Bu süre zarfında elbette eksiklerimiz, hatalarımız, yetmezliklerimiz oldu. Tüm iyi niyetimizle, gücümüzün tümünü kullanmamıza rağmen, arzu ettiğimiz siyasi başarıyı henüz sağlayabilmiş değiliz. Kendi adıma bundan dolayı tüm halkımızdan özür diliyorum. Umudunu bize, partimize bağlayıp da karamsarlığa sürüklenmelerine sebep olduğumuz tüm dostlarımızdan, cezaevlerindeki, sürgünlerdeki tüm arkadaşlarımdan özür diliyorum. Bundan sonraki süreçte partimiz DEM Partinin öncülüğünde daha çok çalışıp mutlaka başaracağımızın sözünü veriyorum.
Şunun da bilinmesini isterim ki, burada sabırla ilmek ilmek ördüğümüz siyasi mücadelenin sonuçları çok farklı olabilirdi. Ancak her şey bizim elimizde değildi. Küresel ve bölgesel güçlerin içerideki tüm karanlık odakların oyunları, ne yazık ki sonuçların üzerinde etkili oldu. Bunun önüne geçmeye ne bizim ne de dışarıdaki arkadaşlarımızın gücü yetmedi. Elbette ne pes ettik ne yılgınlığa düştük, sadece tökezledik ve hızla toparlandık, yürüyüşümüze devam ettik. Bu vesileyle, yeni adıyla DEM Partiye başarılar diliyorum. Arkadaşlarımızın yolu açık olsun. Eş Genel Başkanlarımız Sayın Tuncer Bakırhan ve Sayın Tülay Hatimoğulları Oruç şahsında tüm yönetimimizi kutluyor, dayanışma dileklerimizi iletiyorum. Aynı duygularla hücre arkadaşım sevgili Adnan Selçuk Mızraklı’nın da selamlarını iletmeyi borç biliyorum.
- Sponsorlarımız-
Devam edecek…