Gazete Pan
  • GENEL
  • EDEBİYAT
  • TARİH
  • FELSEFE
  • ARKEOLOJİ
  • TEOLOJİ
  • SOSYOLOJİ
  • DİĞER
    • ANTROPOLOJİ
    • PSİKANALİZ PSİKOLOJİ
Site İçi Arama
  • Advertise
© 2023 Gazete Pan
Okuma: Yarsani–Kakai Geleneği ve Serencamname: Ortaçağ’dan Kürd Alevi Düşüncesine-İsmet Yüce
Paylaş
Bildirim daha fazla göster
Aa
Aa
Gazete Pan
Site İçi Arama
  • GENEL
  • EDEBİYAT
  • TARİH
  • FELSEFE
  • ARKEOLOJİ
  • TEOLOJİ
  • SOSYOLOJİ
  • DİĞER
    • ANTROPOLOJİ
    • PSİKANALİZ PSİKOLOJİ
bizi takip et
  • Advertise
© 2023 Gazete Pan
Gazete Pan > Blog > Tarih > Yarsani–Kakai Geleneği ve Serencamname: Ortaçağ’dan Kürd Alevi Düşüncesine-İsmet Yüce
Tarih

Yarsani–Kakai Geleneği ve Serencamname: Ortaçağ’dan Kürd Alevi Düşüncesine-İsmet Yüce

admin
Son güncelleme: 2025/10/24 at 9:09 PM
admin
Paylaş
29 dk okuma
Paylaş

Yarsani ve Ehli Haq-Kakai düşüncesi; varlığın kaybolmaması ve bir biçimde, başka bir formda/şekilde/biçimde yaşam bulması fikrine dayanır. İlk inanç düşüncesi oluşumu olan Zerdüştlükten yeni dönem Aleviliğe kadar çeşitli karışımlara rağmen aynı düşünce ve ritüeller uygulanmaktadır. Koçgiri’de, Horasan’da, Afrin’de, Urmiye’de farklı biçimlerde de olsa bu ilk düşünce döneminin izlerini açık açık görmek mümkündür.

Orta Çağ, MS 500 ile MS 1500 aralığındaki sosyal, kültürel ve ekonomik sürecin yaşandığı bin yıla denk gelir. Tam bu dönem hem Mezopotamya hem de Doğu Avrupa değişim ve çalkantılı bir altüst oluş döneminden geçmiştir. Eski düşünce sistemleri, Zerdüştlük vb. semavi inanç sistemlerinin askerî, kültürel ve siyasî hâkimiyeti sonucu gerilemiş, etkilediği düşünce biçimleri görünür olmuştur. Bu dönem yine bölgede Sasani, Büveyhiler, Fatimiler, Moğollar, Memlük, Selçuklu ve Osmanlı bulunmaktadır. Ayrıca çok geniş bir coğrafyada Kürd beylikleri ve etkinliği vardır.

Kürdçe ve Kürd dilinin, 10. yy.’da Hewremani ile gelişip güçlendiği bilgileri var. Bu Kürdlüğün varlığı, kendisini inanç biçiminde Yarsan, Kakai, Ehli Haq, Alevilik, Dersim Rea Haq’ı biçiminde devam ettirmiştir. Eserde, 12. yy.’da Platon ile Zerdüştlük arasında (sentezinde) İslam aydınlanmasını, “İşrak felsefesi”ni tartışan Kürd filozofu Sühreverdi ve karşılıklı etkilerinden bahsedilmektedir. Demek ki Kürd tarihini ve düşüncesini derinliğine anlamak için artık oryantalizm veya el yordamı ile yapılan çalışmalar yerine öz kaynaklarımıza dönerek, tarihimizi millî ruh ile anlamak, bizi inanç dünyamıza da yaklaştıracaktır. Sultan Sahak ile Sühreverdi, Şerefxan ile Ehmede Xani, Seyit Rıza ile Baba Tahire Uryan, deryalar kadar derin kaynaklardır. Kürd geleneksel inanç ve felsefesinin temeli de bu kaynaklardır. Avesta’nın dili de Hewremani-Goranidir ki Serencamname de aynı dilde yazılmıştır. Avesta’nın ruhu, Serencamname’den Alevi Kürdlüğe ulaşmıştır. Eserin Kürdçeye ve Türkçeye çevrilmesi, bu alanda bir boşluğu dolduracak ve yeni bir referans oluşturacaktır. Bu çeviriden hareketle Serencam ve Alevi Kürdlük tarih, inanç ve felsefesi üzerine yeni araştırmalar yapılacağı açıktır.

Yarsani ve Ehli Haq-Kakai düşüncesi; varlığın kaybolmaması ve bir biçimde, başka bir formda/şekilde/biçimde yaşam bulması fikrine dayanır. İlk inanç düşüncesi oluşumu olan Zerdüştlükten yeni dönem Aleviliğe kadar çeşitli karışımlara rağmen aynı düşünce ve ritüeller uygulanmaktadır. Koçgiri’de, Horasan’da, Afrin’de, Urmiye’de farklı biçimlerde de olsa bu ilk düşünce döneminin izlerini açık açık görmek mümkündür. Bizim bu Serencamname araştırmasını büyük uğraş ve araştırma ile Kürdçeye ilk çevirmemizin nedeni, bu farklı biçimlerin aslında bir ana kaynaktan geldiğini göstermektir. Kurucu isim olarak 1025 yıllarında Loristanlı Baba Hoşin ve ikinci kurucu 1270 Berzence ve Hawraman yöresinde Sultan Sahak. Ehli Hak topluluklarının yaşadığı coğrafya Süleymaniye, Kerkük, Musul, Hanekin, Loristan, Kirmanşah, Hamedan ve Horasan bölgesinde yaşamaktadırlar.

Serencamname ve felsefesi, Kürd tarihinde neredeyse mitolojik denebilecek dönemlerden gelerek, 1200 yılında Sultan Sahak tarafından dile getirilişin yeni hâlidir. Yine Rojhilat’ı Yaresanların temel kitaplarından olan “Serencamname”, Sultan İshak tarafından yazılmıştır. 200 sayfadan oluşan bu kitap; 14. yüzyılda, Hawrami-Gorani lehçesi ile yazılan şiir ve metinlerden oluşmaktadır. Ehli Haqlar Kermanşah’ta yaşarlar, inanç merkezleri Nosud’tur. Tebriz ve Urmiye’de de bulunurlar.

- Sponsorlarımız -

Güney Kürdistan’daki Ehli Haqlara ise Kakai, İbrahimi, Bejwan ve Şabek de denilir. Temel olarak küçük farklılıklarla aynı Alevi inanç ve tarzlara sahiptirler. Şabekler daha çok Horasan’a dayandırılırlar. Kavram olarak “Hakikat yolunu, doğru yolu seçen, hakikat mensubu olan” anlamına gelir. “Kaki” ise Kürdçede kardeşten gelir. Alevi inancında “kardeşlik” kavramı oldukça önemlidir. Birbirlerine de böyle, kardeş anlamında “kake” derler. Genel olarak 8. yüzyıl referansa alınsa da 13. yüzyılda Sultan İshak’ın inancı sistemleştirdiği kabul edilir. İranlı yazar Hesan Tebbari, Kürd-Aleviliğinin en özgün tarifi olan “isyancı gelenekle” Kakaliler için; “Kakailik isyana dayalı bir dindir. Düşünsel bir başkaldırıdır.” diye tanımlama yapar.

Şah İsmail, 1500’lü yıllardan sonra günümüz Alevi Kürdlerin yaşadığı coğrafyanın hepsine; Bağdat’tan Maraş’a kadar hâkim oldu. Ondan önce Kürdistan’da bir düşünce ve yaşam biçimi vardı. İşte bu yaşam biçimi ve inanç bu kitapta anlatılıyor. Öncesi, çok öncesi var. Yenisi, farklı etkilerle bugünkü bilinen biçimidir. Hakikatçı yol ve düşünce çeşitli biçimlerde kendini bulmaktadır: Yaresanlık, Işıkçılık, Kızılbaşlık, Ehl-i Haqlık, Kakailik.

Serencamname bölgelerinin birbirinden izole edilmiş olması, Kürdistan’a mündemiç kültürel çeşitliliklerin birbirleriyle diyaloğunu da kesmiştir. Semavi dinlerdeki Tanrı/Allah, Yarsanlıktaki “Evrensel Ruh” kavramını tam olarak karşılamamaktadır. Yarsan’a, Ehli Hak denmesinin sebebi budur. Hak’tan gelen demektir. Ancak bilmek gerekir ki Hakikat, insanın kendi dışında bulacağı bir şey değildir. Hakikate doğru yolculuk aslında insanın kendine yolculuğudur. İnsanın kendisini tanıması ve kendisiyle yüzleşmesidir. Zaaflarını, meziyetlerini tanımaktır. Bu yüzleşme neticesinde değişmek ve dönüşmektir. Kendini deneyimleyip dünyayı, evreni görmektir. Zira evren insanın içindedir. Kendini tanımak evreni tanımaktır, Hak’kı tanımaktır. İşte Yarsanlık bu yolculuktur. Hakikatteki insan Ehli Hak’tır. Ezidi, Yarsan, Alevilik gibi inançların bazı mensuplarının kendilerini İslam’ın bir parçası olarak görmeleri, yüzyıllarca maruz kalınan baskıların neticesinde verilen bilinçli tavizlerin giderek bilinçsizce içselleştirilmesinin bir sonucu olarak da görülebilir. Yarsanlar “ilah” kelimesini kullanmayız, “Hak” kelimesini kullanırız. Her şey Hak’ta ve hakikattedir. Her şeyin zıttı vardır. Kutsal olanla olmayanın gündelik hayatta iç çeliği; ayinlerde cinsiyet ve statü farkı gözetilmeksizin herkesin tevazuuyla birbirinin elini öpmesi; ayinlerde statüden kaynaklı hiyerarşik bir düzenin olmayışı; belirli bir ibadet ve ayin yerinin olmaması “eşik” duruma işaret eder. Bu sebeple Yarsan topluluğu bir rıza şehri topluluğudur. Zira Hak’ka ve hakikate yolculuk her an devam eden bir deneyim olup panteist anlamda kişinin iç dünyasıyla sürekli bir diyalogu gerektirir. Yaresan cenaze törenleri de tambur eşliğinde gerçekleşir.

Kürd şiirinde birçok kadın Yarsan şairin ismi bilinmektedir. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: Celale Xanıma Lorıstanî (985–11. yy.), Daye Tewrêza Hewramî (10/11. yy.), Fatıme Loreya Goranî (11. yy.), Yay Hebîbeya Şarezurî (1282–1348), Daye Xezana Serketî (11. yy.). Bu ozan kadınların bazılarının eserlerini dergâh ve cemhanelerde saz/tambur eşliğinde icra ettikleri bilinmektedir. Alevi, Yarsan gibi melek kültüne bağlı öğretilerde toplumu yönettiğine inanılan Kırklar Meclisi’nin (Chehel Tan/Çehel Tan/Çihiltan) üyelerinin yarısı kadındır. Yarsaniliğin önemli kuramcılarından Nimetullah Ceyhunabadî’nin (20. yy.) beraberindeki 1145 kişinin 500’ünün kadın olduğu söylenmektedir.

Ahle Haq Aleviliği, üst temsili ile Yaresanlar Rojhilat’ta, Kakailer doğu ve kısmen Güney Kürdistan’da, Şabekler ise Güney Kürdistan’da yaşamaktadırlar. Bu tanımlama ve araştırmada çeşitli isim ve tanımlar geçmekte ve sanki farklı imiş gibi algılansa da aslında bir tek alanı ifade etmektedir. Karmaşık olan, bu alanın oldukça az araştırılmış ve üzerinde az anlaşma sağlanmış belirlemeler olmasıdır. Oysa temel olarak Hawrami-Gorani Kürdçesinden bahsedilmekte ve Alevi Kürd düşüncesinin Kürdistan’ın sadece bu bölge özgünlüğünde temsilinin farklı isimlerle adlandırılmasından ibarettir.

- Sponsorlarımız-

Durum bu olunca isimlerin farklılığı ve üst üste gelmesi de kaçınılmaz oluyor. Temel çıkarsama, bu alan Aleviliğinin Kürdistan’ın diğer bölge Aleviliği ve tarzları ile neredeyse birebir aynı olmasıdır.

Yaresancı Goranlar-Hawramiler, Zerdüşti gelenekten dolayı inanış referanslarında Arapça yerine Kürdçe kullandıkları, araştırmacı Maruf Haznedar tarafından belirtilmektedir. Yine aynı araştırmacı “Kürd edebiyatı Gorani lehçesi ve Ehl-i Haq’a dayanır.” demektedir. Avestaca’nın dilinin de Hawrami olduğu düşünüldüğünde bu oldukça isabetli bir belirleme oluyor.

Behluli Dana’nın “Dewreq Balul” ve öbür eserleriyle oluşturulan “Zebure Haqiqat” adlı kutsal kitap, Yarsanizmin temel kaynaklarını oluşturmuştur. Behluli, Ehli Haq–Yaresancılığın kuramcısı ve kurucusudur. 8. yüzyılda, tahminen 837 yılında yaşamını yitirmiştir. Kürd literatüründe “Medli” anlamında “Behluli Madi (Mahi)” olarak da bilinen Kürd şair Luristan Mahilküfelidir. Gorani ve Luri lehçeleri ile yazmıştır. Bunun temel felsefesi “Ali-Allah, Ali-İlahi” olarak da bilinir. Allah’ın Ali’ye dâhil olduğu temelli bir düşünce biçimleri vardır. Günümüz Hakikatçı düşüncesi bunun daha rafine olmuş bir hâlidir.

- Advertisement -

Bununla birlikte temsilini birçok ozanda bulan bu düşüncenin bilinenlerinden: Baba Tahire Uryan, 10. yüzyılda yaşamış ve Kürdlerin Ömer Hayyam’ı olarak da bilinir ki birçok kadın ozan da bu isimlere eklenebilir. Baba Tahir Üryan, Babe Tahire Hemedanî, Babe Tahire Lorî, Babe Tahire Kurdî isimleri ile bilinen bu tarihî ozan-şair, 935 yılında Hemedan’da (Ektebana) doğdu.

Genel olarak açıklanmaya çalışıldığı gibi, bütün Kürdistan’da Alevilik inanç, uygulama, felsefe ve tarzları neredeyse birbirinin aynıdır. Çok farklı coğrafyalarda da olsa, fiziki ve kültürel benzerlikler aynıdır. Yaşam ritüelleri ve biçimleri de çok az farklılıklar göstermektedir. Bunlarla birlikte bulundukları her bölgede, Tebbari’nin dediği gibi isyancı bir tarzda Kürdlüklerine ve inançlarına sahip çıkarak, yüzyıllardır her türden asimilasyon ve baskıya rağmen millî duruş ve inançlarını inatla bugüne taşımışlardır.

Serencam, Kakai ve Yarsanlarda kutsal kitaptır. Sultan Sahak; “Pir olarak bu kitabı okuyan, onu cahillere ifşa etmemelidir. Çünkü bu böyle bir sırdır ki sözlerle anlatılamaz.” dediği için Kakai toplumu kitabın kamuda paylaşımını olumlu karşılamıyor. Fakat yeni dönem düşüncenin anlaşılması ve yayılması amacı hâsıl olduğundan, yorum ve çeviriler mümkün oldu.

Bizim alanımız Kürd Alevileri üzerinedir. Başka milletlerden de Alevi olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz. Bize göre Kürd Alevilerin bu felsefeyi oluşturma ve dönüştürme süreci ile başka milletlerin süreci farklıdır. Çünkü Kürd Aleviliğinin oluşum merkezi Kürdistan’ın kalbi olan Hawraman bölgesidir. Bu kaynak, tarihî Zerdüşti Avesta sürecinden Ezidiliğe, Lalişa Nurani’ye ulaşan bir dönemi kapsamaktadır. Bu felsefî düşüncenin son üç önemli ismi, birbirine yakın süreçte yaşamış ve tartışmalar geliştirmişlerdir. Süreç 12. yüzyılın son dönemine denk gelmektedir. Bu üç Kürd filozofu; Sühreverdi, Pir Sultan Sahak ve Şeyh Adî’dir.

Bu uğraş sadece İslam’a değil, bütün semavi dinlerin hâkimiyetine karşı tarihi, kültürü koruma ve döneme göre yaşatma amaçlıdır. 12. yüzyılın son dönüm yılı olmasının nedeni, artık bölgede semavi dinlerin İslam referansı ile tamamen hâkim olmasıdır. Zerdüşti felsefe ve Avesta, bilindiği gibi ilk semavi dinler öncesi “tekler” felsefesini oluşturan düşünce sistemidir.

Yahudi ve Hıristiyan akımları daha çok askerî olmadığı ve doğuya güçlü yönelmediği için fazla etkili olamamıştır. Fakat İslam hem doğuya yöneldiği hem de askerî olarak hareket ettiği için Zerdüşti inancı yok etmiştir. Buna karşı kendilerini koruma uğraşı, takiyelerle çeşitli biçimler almıştır. Fakat bugün bile görüleceği gibi neredeyse Balkanlardan Afganistan’a, hatta Pakistan ve Hindistan’ın batı bölgelerinde bu felsefeyi kabul edenlerde aynı ritüel, yaşam biçimleri; giyimden mimariye, Zerdüşti felsefenin izleri vardır: güneş, doğa, ateş vb.

Sühreverdi, Işık Felsefesi tartışmasında bundan bahseder. Êzidîlik bir güneş kültüdür. Alevilik de özellikle Kürdistan’da böyledir. Halepçe, Hawraman bölgesinde Kakai, Yarsan, Ehli Haq; Dersim bölgesi Rea Haq ve Maraş, Malatya ve Sivas’ta Hakikatçi felsefe ekolleri tam bir benzerlik içindedir. Bu yakınlığı şöyle düşünelim: Sanırım 4 yıl önce Halepçe’de Kakai pirleri bir kuzey gezisi yaptılar. Geziye Elbistan Kantarma ocaklarından başlayıp Hacı Bektaş, Banaz ve Dersim üzerinden Adıyaman ocaklarında tamamladılar. Aynı durumu biz Laliş’i ziyaretimizde yaşadık. Laliş pirlerine Alevi olduğumuzu söylediğimizde bütün kapıları açtılar.

Yarsan, Kakai kutsal metinleri “gulbang”lar tarzında çok var; en çok bilinenleri, Babe Serhengi Dewdanî, Dewrey Balûl, Defterî Pirdîwerî, Defterî Dîwanî Gewre, Defterî Dewrey Kelamî, Zebûrê Hakîqat gibi metinlerdir. Görüldüğü gibi “defter” ve “dîwan” olarak geçiyor. Bu konularda çok araştırma yapan bulunmuyor. Önemli isimlerden bir tanesi Dr. Golmorad Moradi’dir. Tayeb Taheri’nin “Serencamname Felsefesi ve Tarihi” adlı kitabı vardır. Bu kaynaklardan Serencamname dışındaki hiçbirisi —küçük şiir broşürleri dışında— Türkçeye çevrilmemiştir. Fakat asıl referans Serencamname’dir. Kitap 12. yüzyılda Sultan Sahak tarafından derlenmiş gulbanglardır. Baba Tahire Uryan, Sühreverdi, Hacı Bektaş isimleri geçmekte, Pir Şalyar, Behlûlî Dana vb. pirlerin 600 ile 1200 yılları arasındaki yazılarının derlenmiş hâlidir.

Serencam Kakai ve Yarsanlarda kutsal kitaptır. Sultan Sahak, “Pir” olarak, “Bu kitabı okuyan onu cahillere ifşa etmemelidir. Çünkü bu böyle bir sırdır ki sözlerle anlatılamaz.” dediği için Kakai toplumu kitabın kamuda paylaşımını olumlu karşılamıyor. Fakat yeni dönem düşüncenin anlaşılması ve yayılması amacı hasıl olduğundan, yorum ve çeviriler mümkün oldu.

Bizim alanımız Kürd Alevileri üzerinedir. Başka milletlerden de Alevi olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz. Bize göre Kürd Alevilerin bu felsefeyi oluşturma ve dönüştürme süreci ile başka milletlerin süreci farklıdır. Çünkü Kürd Aleviliğin oluşum merkezi, Kürdistan’ın kalbi olan Hawraman bölgesidir. Bu kaynak, tarihî Zerdüşti Avesta sürecinden Ezidiliğe, Lalişa Nurani’ye ulaşan bir dönemi kapsamaktadır. Bu felsefî düşüncenin son tartışmacılarının üç önemli ismi birbirine yakın süreçte yaşamış ve tartışmışlardır. Süreç 12. yüzyıl son dönemine denk gelmektedir: Kürd filozof Sühreverdi, Pir Sultan Sahak ve Şeyh Adî.

Sühreverdi Işık Felsefesi tartışmasında bundan bahseder. Ezidilik bir güneş kültüdür. Alevilik özellikle Kürdistan’da böyledir. Halepçe, Hawraman bölgesinde Kakai, Yarsan, Ehli Haq; Dersim bölgesi Rea Haq ve Maraş, Malatya, Sivas’ta Hakikatçi felsefe ekolleri tam bir benzerlik içindedir. Bu yakınlığı şöyle düşünelim: Sanırım 4 yıl önce Halepçe’de Kakai pirleri bir kuzey gezisi yaptılar. Geziye Elbistan Kantarma ocaklarından başlayıp Hacı Bektaş, Banaz ve Dersim üzerinden Adıyaman ocaklarında tamamladılar. Aynı durumu biz Laliş’i ziyaretimizde yaşadık; Laliş pirlerine Alevi olduğumuzu söylediğimizde bütün kapıları açtılar.

Kürt aydınlarının uzun soluklu ortak çalışmasıyla Serencamname veya Hazine Kelamı ilk defa orijinal metniyle Türkçe yayınlandı. Kitabın tanıtım kısmında kısaca şunlar yazmaktadır: Geçen yüzyıldan Hawraman Bölgesinden kalan kitap ve el yazmalardan anlaşılıyor ki İslam’ın geldiği ilk dönemlerde bilgin ve aydınlar bakımından bu bölge diğer bölgelerden daha öndedir. Bu eser, o dönemin bilgin, aydın ve düşünürlerinin fikir ve düşüncelerinin bariz bir örneğidir. Bu eser, Sultan Sahak (İsak) ve müritlerinin 8. yüzyılda yazdıkları metinlerden oluşuyor. Bu metinler, ayet, dua, dinî ve meslekî ayin ve ritüellerin yanı sıra kurban ve adaklar üzerine yazılan yazılardan oluşmaktadır. Bu metinler sözlü olarak korunmuş ve anlatıcılar tarafından nesilden nesile aktarılmıştır. Bu kelamlar Kürtçenin en eski lehçelerinden biri olan ve “Fehlewiyat” olarak da bilinen Gorani lehçesi ile yazılmıştır. Bu lehçe, eski diller olan Avesta, Sanskritçe, Pehlevice ile uyumlu olup şimdi de Hewraman halkı ve bazı Kürt aşiretleri tarafından konuşulmaktadır.

Yarsanilerin (Ehli Hak) en önemli ve kutsal kitabı olan bu kitap, “Donadon” yani ruhun bedendeki tecelli etmesine dayanıyor ve bu dünyayı öbür dünyadan bir gerçek olarak görüyor. Hazine kelimesi genellikle Tanrı’nın armağanı ve kutsamaları anlamına gelir. Hazine’nin kendisi de insanların değerli eşyalarını ve mallarını sakladığı yer anlamına gelir. Yarsani edebiyatında hazine, Tanrı’nın lütfu ve lütfunun kaynağı demektir. “Allah emrediyor ve diyor ki sırların anahtarları ondadır.”

Serencamname kitabı altı bölümden oluşmaktadır. Gorani lehçesi ile sır (giz) ve şiir şeklinde yazılan orijinal metinler açık ve anlaşılır bir şekilde latinize edilmiş, sonra her bölüm ayrı ayrı bir şekilde Türkçeye çevrilmiş ve yorumlanmıştır. Daha iyi anlaşılması için dipnotlarla daha açık bir şekilde açıklaması yapılmıştır.

Kitabın ağırlıklı konuları irfânî (epistemolojik) ve felsefî konular olup, 7. ve 8. yüzyıllarda o yörede yaşamış bilgin ve düşünürlerin fikir ve düşüncelerinin sonucudur. Din, inanç ve efsane araştırmaları yapan araştırmacılar için bu eser bir başyapıt.

Kürdçe ve Kürd dilinin 10. yy.’da Hewremani ile gelişip güçlendiği bilgileri var. Bu Kürdlüğün varlığı kendisini inanç biçimde Yarsan, Kakai, Ehli Haq, Alevilik, Dersim, Rea Haq’ı biçiminde devam etmiştir. Eserde Kürd filozofu 12. yy.’da Platon ile Zerdüştlük arasında (sentezinde) İslam aydınlanmasını, “İşraki felsefesi” tartışan Sühreverdi ve karşılıklı etkilerinden bahsedilmektedir. Demek ki Kürd tarihini ve düşüncesini derinliğine anlamak için artık oryantalist veya el yordamı ile anlamaya çalışmak yerine öz kaynaklarımıza dönerek tarihimizi millî ruh ile anlamak bizi inanç dünyamıza da yaklaştıracaktır.

Sultan Sahak ile Sühreverdi, Şerefxan ile Ehmede Xani, Seyit Rıza ile Baba Tahire Uryan gibi dünyalar kadar kaynak mevcut. Kürd geleneksel inanç ve felsefesinin temeli de bu kaynaklardır. Avesta’nın dili de Hewremicidir (Gorani), Serencam da aynı dilde yazılmıştır. Avesta’nın ruhu Serencam’dan Alevi Kürdlüğe ulaşmıştır. Eserin Kürdçeye çevrilmesi bu alanda bir boşluğu dolduracak ve yeni bir referans oluşturacaktır. Bu çeviriden hareketle Serencam ve Alevi Kürdlük tarih, inanç ve felsefesi üzerine yeni araştırmalar yapılacağı açıktır. Beğenelim; bilgileri, sorunun cevabı daha iyi anlaşılsın diye verdik.

Kitap Kakai Piri Sultan Sahak tarafından derlenmiş. Bu yüzyıla —12. yy.’a— kadar felsefeyi oluşturmaya çalışan Baba Tahire Üryan, Behlûlî Dana, Baba Serheng, Ebul Vefa Kürdî’nin deyişleri ve yorumları bulunmaktadır. Bu bakımdan bile müthiş bir kaynak oluşmuş durumda.

Yarsan Kakai kutsal metinleri gulbanglar tarzında çok var; en çok bilinenleri Babe Serhengi Dewdanî, Dewrey Balûl, Defterî Pirdîwerî, Defterî Dîwanî Gewre, Defterî Dewrey Kelamî, Zebûrê Hakîqat gibi metinlerdir. Görüldüğü gibi “defter” ve “dîwan” olarak geçiyor. Bu konularda çok araştırma yapan bulunmuyor. Önemli isimlerden bir tanesi Dr. Golmorad Moradi’dir. Tayeb Taheri, “Serencam Felsefesi ve Tarihi” kitabı var. Bu kaynaklarda Serencam dışında hiçbirisi —küçük şiir broşürleri dışında— Türkçeye çevrilmemiştir. Fakat asıl referans Serencamname’dir. Kitap 12. yüzyılda Sultan Sahak tarafından derlenmiş gulbanglardır. Baba Tahire Uryan, Sühreverdi, Hacı Bektaş isimleri geçmekte; Pir Şalyar, Behlûlî Dana vb. pirlerin 600 ile 1200 yılları arasındaki yazılarının derlenmiş hâlidir.

Alevi Kürd düşüncesinin kaynakları: Serencam. Yarsani ve Ehli Haq-Kakai düşüncesi, varlığın kaybolmaması ve bir biçimde başka bir don/şekil/biçim/varlıkta yaşam bulması fikrine dayanır. İlk inanç düşüncesi oluşumu olan Zerdüştlükten yeni dönem Aleviliğe kadar çeşitli karışımlara rağmen aynı düşünce ve ritüeller uygulanmaktadır.

Sırların kadehi, sırların kadehi
Şaşırdım bezmde, sırların kadehi
Derdimin dermanı kadehteki badeyi
İçtim çünkü derdim sarmıştı âlemi
Bu cem doğruların cemidir, doğruların cemi
Yârların yârenlerin elbet, doğruların cemi
Bir iyilik edenler hafifletirler yüklerini
Bu cem hasların, inanmışların cemi

(Daye Tewrêza Hawramî)

Daye Tewrêza Hawramî 10–11. yy. Bu örneği, 72 pir içerisinde aynı eşit ve kapsayıcılıkla kadın ana-pirlerin de varlığına işaret etmek için verdik. Bu bağ, Kürd Alevi Felsefesinin tarihî gelenek ile Ezidilik, Yarsan, Kakai, Rea Haq ile yeni dönem Hakikatçi düşünce arasındaki tarihî ve felsefî ilişkiye iyi bir örnektir.

Dr. Sidiq Sefîzade (Borekeyî) Nameyê Serencamê’de Sultan Îshaq’ın (San Sehak) 1276 yılında Halepçe’ye bağlı Berzence köyünde doğduğunu yazar. Sultan Sahak düşüncenin son pirlerindendir. Bütün ömrünü Kürdistan’ın bu bölgesinde geçirmiştir. Kitabı son toplayan, derleyen, yorumlayan ve kendi yorumunu katan Pirdir. Bütün sistemi neredeyse bir sentez hâlinde işlemiştir. Kendi yüzyılına kadar Kakai/Yarsani felsefeyi yeni anlayış biçiminde derlemiştir. Kitapta bu açık biçimde izlenebilir. Ebul Vefa Kurdî, Baba Serheng, Baba Tahire Uryan, Behlûlî Dana, Hallac-ı Mansur ve şaşırtıcı, tarihi tersine çevirecek biçimde Hacı Bektaş deyiş ve düşünce derlemesi Sultan Sahak tarafından bu kitapta yapılmış. Anladığımız kadarı ile Zerdüşti düşüncenin çevrelenip yeni döneme yorumlanması olarak bakılabilir. Daha çok Sühreverdi felsefesi bunu açıklar durumdadır.

Hakikatçı Alevilik, felsefî olarak art cephesini tanrı–insan düşüncesi ile Mezopotamya, Batı Kürdistan coğrafya–tarihinde bulmaktadır. Tarihî felsefî kökleri derinlerde ama daha çok Aleviliğin yeni bir yorumu denilebilir. Kurumlara ve sistemlere karşı insan–doğa temelli düşünceye sahip Zerdüştlüğe kadar indirilebilir. Oluşumunda yeni dönem toplumcu düşüncelerden de etkilenmiştir.

Unutmamak gerekir ki Serencam kitabına ait bazı bölümlerin içeriği felsefîdir ve onlara “Yüksek İlim” denir. O bölümlerde genellikle felsefî terimler kullanılmıştır; bu yüzden de hâlâ da çoğu kişi o bölümlerde geçen konuların tam olarak ne anlatmak istediğini kavrayamayabiliyor. Serencam’ın girişinde de bu yüzden bu kitabın içeriğinin herkes tarafından okunmaması ve bilinmemesi gerektiği söylenir. Nasıl ki Şeyh Şehabeddin Sühreverdi “Hikmetü’l-İşrak” adlı kitabında Allah’ın hikmetinin inançsız kişilerden gizlenmesi gerektiğinden bahsediyorsa, buradaki felsefî konuların da kamuya paylaşılması uygun görülmemiştir.

Aslında klasik Alevilik millet olarak Kürdlerde kendisini buluyor. Kürdistan’ın çok geniş alanında büyük bir nüfusla temsil ediliyor. Kürdistan coğrafyası dışında Horasan ve sürgün bölgesi Cihanbeyli bölgesi ile Haymana ile Rojhilat’ta başta Kermanşah olmak üzere dağınık hâlde Ehli Hak–Yaresan Kürd Aleviliği yaşıyor. Bütün Kuzey Dersim bölgesi ile neredeyse bütün Kuzeybatı ve Batı nüfusu Kürd Alevidir; bu alan Antep–Dilok’tan Zara’ya kadar bir çizgi hâlinde uzanır. Giyim kuşamdan yaşam tarzı ve kültür pratikleri ile inanış tarzları neredeyse birebir aynıdır.

Genel olarak açıklanmaya çalışıldığı gibi, bütün Kürdistan’da Alevilik inanç, uygulama, felsefe ve tarzları neredeyse birbirinin aynıdır. Çok farklı coğrafyalarda da olsa, fiziki ve kültürel benzerlikler de aynıdır. Yaşam ritüelleri ve biçimleri de çok az farklılıklar göstermektedir. Bunlarla birlikte bulundukları her bölgede Tebbari’nin dediği gibi, isyancı bir tarzda Kürdlüklerine ve inançlarına sahip çıkarak, yüzyıllardır her türden asimilasyon ve baskıya rağmen millî duruş ve inançlarını inatla bugüne taşımışlardır.

Felsefe tarihi kökleri ile bir Kürd felsefesidir. Geliştiricilerinin hepsi Behlûlî Dana’dan Hallac-ı Mansur’a, Sühreverdi’ye kadar hepsi Kürd milletindendir. Bilindiği gibi Avesta kitabında aynı lehçe Gorani–Hawrami ile yazılmıştır. Buradan hareketle bu kaynağın temel kitabı olan Serencam bugüne kadar Latin Kurmanci veya Türkçeye çevrilmemiştir. İlginç biçimde neredeyse bütün kaynaklar çevrilmişken bugüne kadar Serencam’ın gizlenmesi manidardır. Bunu Alevi Kürdlüğün tarihî kaynaklarını gizleme olarak görmek gerekmektedir. Şimdi bu kitap Kurmanci’ye çevrildi. Geçen yüzyıldan Hawraman Bölgesinden kalan kitap ve el yazmalardan anlaşılıyor ki İslam’ın geldiği ilk dönemlerde bilgin ve aydınlar bakımından bu bölge diğer bölgelerden daha öndedir. Bu eser, o dönemin bilgin, aydın ve düşünürlerinin fikir ve düşüncelerinin bariz bir örneğidir. Bu eser, Sultan Sahak (İsak) ve müritlerinin 8. yüzyılda yazdıkları metinlerden oluşuyor. Bu metinler, ayet, dua, dinî ve meslekî ayin ve ritüellerin yanı sıra kurban ve adaklar üzerine yazılan yazılardan oluşmaktadır. Bu metinler sözlü olarak korunmuş ve anlatıcılar tarafından nesilden nesile aktarılmıştır. Bu kelamlar Kürtçenin en eski lehçelerinden biri olan ve “Fehlewiyat” olarak da bilinen Gorani lehçesi ile yazılmıştır. Bu lehçe, eski diller olan Avesta, Sanskritçe, Pehleviceyle uyumlu olup şimdi de Hewraman halkı ve bazı Kürt aşiretleri tarafından konuşulmaktadır.

Aynı döneme denk gelen felsefî bağlantısını önemli bulduğumuz İşrak ve kurucusu Sühreverdi bir Kürd filozofudur. Geçiş dönemi dediğimiz bu takiye devrinin bağlantı filozofu olması hasebiyle Sühreverdi’ye değinmemiz gerekir. Bugünkü Rojhilat/Doğu Kürdistan’da bulunan Bîcar ile Zencan arasında kalan bir bölgede dünyaya gelen Sühreverdi, 1154–1191 yılları arasında yaşamıştır.

Kaynak ışık–ateş olunca “İran–Azeri–Fars” vb. diyor. Oysa kaynak Zerdüşt; Zerdüşt bir Kürd, kitabı Avesta Kürdçe yazılmış. Bu çarpıtılmış, işgal ve talan edilmiş Kürd tarihinde geçmişten bu yana böylece sürüp geliyor.

Felsefesinin dayanağı “işrak” kavramı ile temellendiğinden, işrak’a karşılık olarak birçok kavramı kullanmış veya ifade etmiştir. Orta dönem aydınlanmasının temel filozofudur denilebilir. İşrak kavramı neredeyse felsefede “töz” kavramına gelen bir tanıma denk gelmektedir. Öyle ki her şeyin varoluşun temeli gibidir. Doğu, ışık, güneş ve aydınlık olarak kullanıldığı gibi bilgeliğin ve doğruya ulaşmanın temel idesi gibi de düşünülmüştür.

Sühreverdi bir Kürd filozofu ve aydınlanmacısıdır. Felsefî düşüncesini açıklamada da temel aldığı düşünce olan İşrak bir Zerdüşti referanstır. Zaten kendisini sonuna doğru götüren düşünce de budur. İslam’ı Bâtınî düşüncelerle karıştırdığı suçlaması ile sona doğru gitmiştir. Doğu Kürdistan’da 1151 veya 1154 yılında doğdu ve 1191 veya 1208’de Halep’te öldü veya öldürüldü. Zamanın Halep emiri Selahaddin Eyyubi’nin üçüncü oğlu el-Melik ez-Zâhir tarafından Bâtınî düşüncelere kaydığı suçlaması ile öldürüldüğü söylentisine karşılık, açlık grevinde veya boğularak veya surlardan atılarak öldüğü yönünde bilgiler bulunmaktadır.

“Nur Heykelleri”, 100’den fazla yazdığı kitaptan bir tanesi olmasına rağmen Zerdüşti fikrin temeli olan ışık–nur–güneş çağrıştırmasından dolayı ön plana çıkarılmak istenmiştir. İbn Sînâ’nın Aristocu düşünce tarzını eleştiren Sühreverdi, Zerdüşti düşünceden hareketle sembolik anlatım ile eleştirir. Aslında savunduğu, tanımlamaya çalıştığı şeye “bir üst ışık” da denilebilir. Kendisinden sonra birçok İslam ve Batılı düşünürlerin yanı sıra Hint düşünürlerini de etkilemiş, fikirleri yayılmıştır. Hakkında bütün dillerde oldukça ayrıntılı bilgi ve felsefesinden alınan referanslar vardır. Kürdler için önemli olan ise Ehmedê Xanî’nin bu düşünceden etkilendiği ve felsefesinde kullandığıdır.

Oldukça ayrıntılı tartıştığı medeniyetler ve İslam–Zerdüştlük kaynağı nedeni ile İslam’a aykırı bulunup dışlanmıştır. Üzerine oldukça ayrıntılı araştırma ve tartışmalar yapılmıştır. Önemi bilinmekle birlikte İslam tartışmasında felsefe ekolü sıkıntılı olduğu —özellikle kaynakları ve bağlantıları bakımından— unutturulmak istenmiştir. Sadece tez çalışmalarına konu olmuş; onun dışında fazla gündemde tutulmak istenmediği görülüyor. Oysa yaptığı tartışmalar geliştirilip güncelleştirilse, Yunan veya bilinen öbür İslam felsefesinden bile daha derin, ayrıntılı, yol açıcı bir tartışma zemini oluşabilir.

Bilindiği gibi Zerdüşt Peygamber de filozof Sühreverdi gibi bir Kürd idi. Bütün bunlar, erken bir İslam felsefesinin önceli Zerdüştlük ilişkisi içinde teorileştirilmiştir. Sühreverdi ile aşağı yukarı aynı dönemde yaşamış olan İslam âlimi Şehristani de Zerdüştlük ve Avesta için “Ehl-i Kitap olma ihtimali var” diyor ve Avesta’da temellenen Tanrı ve ikilik kavramları üzerinde duruluyor. İşrak, ışığın yansıması, güneşin doğuşu, aydınlanma, keşif, ilham, bireysel sezgi gibi felsefenin, özellikle Zerdüşti felsefenin temel kavramlarının yer aldığı düşüncede yerini almıştır.

İşrakilikte melek, nur, ışık, karanlık kavramları ekolün olmazsa olmaz temelleridir. Görüldüğü gibi bu kavramlar, Kürd Peygamber Zerdüşt’ün Avesta’da geliştirdiği en temel kavramlardır. Kur’an kavramları olarak tartışılsa da temel olarak Zerdüştlüğe dayandığı ve Zerdüştlüğün doğrudan etkisinde geliştiği gerçeği kesinlikle göz ardı edilmez. Ali Şeriati: Zerdüşti izleyicilerle Hz. Muhammed’in Mekke’de karşılaşıp konuşma–tartışma olasılığı kesin, diyor. Buradan da bağlantı kurulabilir.

Zerdüşti ve Platon felsefesi üzerine İslam yorumu bir sentezdir. “Işık felsefesi aydınlanmada en yetkin metafizik bilgidir.” diye ışık–nur tanımlaması yapmıştır. Bu anlamdaki en klasik kitabı olan “İşrak Felsefesi”ni 32 yaşında yayınlamıştır. Düşüncesi ana olarak: “Akıl yolu ile değil, manevî sezgi ile gerçeğe ancak ulaşılabilir. Bu da kalp ve işrak yolu ile hakikati bulma anlamına gelir.” Bilindiği gibi Kürd Peygamberi olan Zerdüşt’ün ana fikri/düşünce kaynağı, ışığın–güneşin gerçeğin cevheri olarak görülmesidir. Sühreverdi de buradan hareketle rasyonel ve sezgisel düşünceyi bir araya getiriyor. Magi düşüncesinin düalist felsefesi buradan görülebilir. Pertevnâme–Hikmetü’l-İşrak’ta Zerdüşti düşünceyi ayrıntılı bir biçimde kullanmıştır.

KÜRT STRATEJİK ARAŞTIRMA MERKEZİ

Kaynaklar:

  • Nur Heykelleri, Çev. Saffet Yetkin, Şark İslam Klasikleri, 1949.
  • İşrak Felsefesi, Çev. Tahir Uluç, İz Yayıncılık, 2009.
  • Edward Craig, Routledge Encyclopedia of Philosophy, “al-Suhrawardi, Shihab al-Din Yahya (1154–1191)”, 1998.
  • Henry Corbin, The Voyage and the Message, North Atlantic Books, 1998.
  • İsmet Yüce, Hakikatçı Alevi Düşüncesi ve Serencamname, Yaresan Kakai Tarihi, Sitav Yayınları.
  • Prof. Dr. Cemal Nebez, Yarsani Felsefesi ve Düşüncesi, Sitav Yayınları.
  • Tewehudi, Kelimullah, Kürdlerin Horasan’a Göç Tarihi, Sitav Yayınları.
  • Şerefxan, Şerefname Kürd Tarihi, Deng Yayınları.

İLGİLİ YAZILAR

Dünden Bugüne, Ermenilerde Bitmeyen Kürd Nefreti-Celal Temel

Kıyameti Tetikleyen İttifak: Evanjelizm ve İsrail İlişkileri

Kürt Selahaddin Eyyubi ’nin Batı, Evanjelik ve Siyonist Söylemlerindeki Olumsuz İmgesi

Kürt Tarihi ile İlgili En İyi 10 Kitap

Kızıl Kürdistan İşgali, 17 Mayıs 1992

ETİKETLENDİ: ismet yüce, ismet yüce yazıları, işrakilik, kakai nedir, yaresani, yarsani
admin 24 Ekim 2025 24 Ekim 2025
Bu Makaleyi Paylaşın
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Copy Link Print
Paylaş
Önceki Makale Dünden Bugüne, Ermenilerde Bitmeyen Kürd Nefreti-Celal Temel
Sonraki Makale Kürt Barış Girişiminin Avrupa İçin Sonuçları
Yorum bırakın Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SOSYAL MEDYADA BİZ

130 Takip Beğen
2k Takip Takip Et

SON EKLENENLER

Kürt Barış Girişiminin Avrupa İçin Sonuçları
Politika 24 Ekim 2025
Dünden Bugüne, Ermenilerde Bitmeyen Kürd Nefreti-Celal Temel
Tarih 24 Ekim 2025
Kürt Dili ve Edebiyatı Topluluğu: “Ana dilimizi yaşatmak istiyoruz”
Sosyoloji 24 Ekim 2025
Gürgün Karaman: Danışıklı Dövüş, Molla Rejimi ve Demokrat İsrail Kavşağında Yusuf Kaplan, Altay Cem Meriç ve Fatih Altaylı Örneklemi
Sosyoloji 19 Haziran 2025

İLGİLİ YAZILAR

Tarih

Dünden Bugüne, Ermenilerde Bitmeyen Kürd Nefreti-Celal Temel

admin admin 24 Ekim 2025
Tarih

Kıyameti Tetikleyen İttifak: Evanjelizm ve İsrail İlişkileri

admin admin 19 Haziran 2025
Tarih

Kürt Selahaddin Eyyubi ’nin Batı, Evanjelik ve Siyonist Söylemlerindeki Olumsuz İmgesi

admin admin 19 Haziran 2025
Tarih

Kürt Tarihi ile İlgili En İyi 10 Kitap

admin admin 12 Mayıs 2025
Gazete Pan
bizi takip et

TASARIM VE PROGRAMLAMA : Adana Web Tasarım

adbanner
Reklam Engelliyici Farkettik
Lütfen Web Sitemize Destek İçin Adblocker'ı Kaldırınız
Okay, I'll Whitelist
Welcome Back!

Sign in to your account

Şifrenizi mi kaybettiniz?