BEYTULLAH EMRAH
İnsan Hakları; yeryüzünde bütün insanların sadece insan olmaları sebebiyle sahip oldukları eğitim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı, seyahat hakkı gibi dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklarını kapsar.
İnsan Hakları, bireye insan olarak sahip olduğu ortak değerlerin sömürü, baskı, şiddet, saldırı ve her türlü olumsuz dış etkiler karşısında korunmasını isteyebilme yetkisi verir.
İnsan hakları, ırk, etnik köken, din, mezhep, renk, dil ve cinsiyet gibi herhangi bir ayrımı gözetmeksizin tüm insanlığın yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir
- Sponsorlarımız -
İnsan Hakları; İnsanların temel hak ve özgürlüklerini korumak için devlet iktidarını sınırlandırır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmesinden bu yana birçok ülke tarafından da kabul görülmüştür. Her ülkenin Bildirgeyi ne kadar bir kısmını hayata geçirip uyguladığı tartışma konusudur. Tartışmalara konu olan ülkelerden biri olan Türkiye ise 6 Nisan 1949 tarihinde imzacı olmuştur. AİHM’ne ise 1987 yılında giriş yapan Türkiye 2017’ye kadar hakkında en çok dosya ve aleyhte karar olan ülkedir. En çok ihlal edilen madde ise adil yargılanmadır.
2020 yılında, Avrupa Konseyi üyesi toplam 47 ülke arasında hakkında 173 ihlal kararı verilen Rusya’nın ardından Türkiye, 85 ihlal kararı ile ikinci ülke konumundadır.
Türkiye 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 7,1 milyon TL tazminat ödemiştir.
2020 yılında Türkiye adına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlalinden alınan karar sayısı 85’tir.
- Sponsorlarımız-
1959-2020 yılları arasında Türkiye hakkında 953 kez adil yargılanma hakkını ihlal kararı verilmiştir.
1959-2020 yılları arasında Türkiye hakkında 787 kez özgürlük hakkını ihlal kararı verilmiştir.
1959-2020 yılları arasında Türkiye hakkında 688 kez mülkiyetin korunmasını ihlal kararı verilmiştir.
- Advertisement -
Türkiye, 1959-2020 yılları arasındaki “ifade özgürlüğü” maddesinin ihlali sebebiyle verilen 387 kararla, bu kategoride Avrupa ülkeleri arasında 1. sırada yer almaktadır.
Adil yargılanma hakkının ihlal edilmesinin en önemli unsuru yargılama sürelerini uzun olmasıdır. Makul sürede hakkın gerçek sahibine teslim edilmesi toplumun yargı organlarına olan güveni için çok önemlidir. Türkiye’de davaların makul sürede çözülmemesi mahkemelerin iş yükünün fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Var olan hakim ve savcıların yetersizliği hakim ve savcı başına düşen dosya sayısının fazlalığına neden olmaktadır. Bu sebeple Türkiye’deki her 3 dosyadan 2 tanesi gelecek yıla aktarılmaktadır. Hakim ve savcı sayısındaki artış dosyaların daha hızlı ve adil bir karara bağlanması için gereklidir.
İfade özgürlüğü, oluşan korku hegemonyasında kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalmıştır. İnsanlar ifade edeceği herhangi bir beyanın kendisi için problem olmayacağından emin olmadan özgürlüğünü kullanabilir durumdadır. Ne yazmalıyım yerine ne yazmamalıyım düşüncesi toplumda kendine yer edinmiştir. Ne yazmamalıyım düşüncesi aynı zamanda ne düşünmemeliyim anlamını taşır. Bu sebeple ifade özgürlüğü hakkına yapılan ihlaller, düşünce özgürlüğü hakkına yapılan ihlallerden ayrı tutulamaz.
“Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak, almak ve yaymak özgürlüğünü kapsar.”
Bireyler herhangi zıt görüşlü bir kişinin ifade ettiği düşüncesine karşı kişiyi bölücü, terörist, yobaz vb. gibi kavramlara sığdırmaktadır. Sıkıştırdıkları bu kavramlar ile bireyin toplumdan ayrışmasını tetiklemiş olduklarının farkında değiller. Hiçbir birey ifade ettiklerinden dolayı böyle bir kavram tutsaklığına itilmemelidir. İtilmesi dahilinde kavramsallaştırılmış, kutuplaştırılmış ve empatiden yoksun bir toplum oluşturulmuş olur.
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2022 yılının ilk 11 ayında:
- 63 gazeteci gözaltına alındı, 30 gazeteci tutuklandı, 9’u adli kontrol 1’i ev hapsi tedbiriyle serbest bırakıldı. 1 gazeteci sınır dışı edildi, 2 gazetecinin ülkeye girişi engellendi.
- 507 habere, 274 içeriğe, 33 sosyal medya paylaşımına, 1773 siteye erişim engellendi.
- En az 31 kişi Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla haklarında açılan davalarda yargılandı. Aynı gerekçeyle 2’si çocuk 1’i gazeteci 11 kişi gözaltına alındı, 6 kişi tutuklandı.
- 3’ü eski belediye eş başkanı olmak üzere 11 belediye başkanı ya da eş başkanı, 1 belediye başkan yardımcısı, 7 belediye meclisi üyesi, 3 muhtar olmak üzere yerel yönetimlere seçilmiş 22 kişi gözaltına alındı, 2 kişi tutuklanırken 3 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında yapılan 4 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk kuvvetleri müdahale etti 1’i çocuk 83 kişi gözaltına alındı.
- 2022 yılının ilk 11 ayında Alevilere yönelik ırkçı ve ayrımcı saldırılar sonucu 3 kişi yaralandı.
- 20 ayrı olayda ırkçı ve nefret içerikli saldırılar sonucu 12 mülteci/sığınmacı yaşamını yitirdi. 14 mülteci/sığınmacı yaralandı.
Görüldüğü üzere TİHV verilerine ve AİHS ihlallerin verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti İnsan Hakları karnesinde birçok konuda sınıfta kalmıştır. Bu sonucun doğmasında elbette birçok neden vardır. Nedenler üzerine değil çözümler üzerine düşünmemiz gerekir. En büyük nedeni ise toplumun insan haklarını ve özgürlüklerini bilmediği apaçık bir gerçek olmasıdır. Bireyden bilmediği bir hakkını hayatın akışında araması ve savunması da beklenemez.
Konda’nın 2021 yılında yapmış olduğu araştırmaya göre yetişkin nüfusa dahil olan her 100 kişiden 73’ü Türkiye’de insan hakları sorunu olduğunu düşünüyor. Fakat Türkiye’de toplumun yarısı Türkiye’nin de imzaladığı evrensel bir insan hakları beyannamesinin olup olmadığı konusunda bir fikre sahip değil. Toplumun yüzde 27’si böyle bir beyannamenin olmadığını söylerken, toplumun yalnızca beşte biri var olduğunu söylüyor.
Her geçen gün daha da kötüleşen bu durum karşısında devlet-toplum adım atmalıdır. Ve ilk adım şu olmalıdır; lise veya ortaokul müfredatına hak ve özgürlükleri içeren konular öğrencilerin seviyesine uygun bir anlatım diliyle eklenmelidir. Her insan birey olarak sahip olduğu doğal hakların bilincine varmalı ve bu bilinci ne pahasına olursa korumalıdır. Okullarda öğrenilen hak ve özgürlükler hayatın akışında kendisini gösterecektir. Böylelikle daha özgür ve haklarını savunan bir toplum olma yolunda büyük bir adım atmış olacağız.
Toplumun insan haklarını ve özgürlüklerini bilmediği apaçık bir gerçektir. Bireyden bilmediği bir hakkını araması ve savunması da beklenemez. Bunu tersine çevirmenin en basit çözümü lise veya ortaokul müfredatına gerekli konular eklenmesidir. Her insanın birey olarak sahip olduğu doğal hakların bilincine varmalı ve bu bilince ne pahasına olursa korumalıdır. Okullarda öğrenilen hak ve özgürlükler hayatın akışında kendisini gösterecektir. Böylelikle daha özgür ve haklarını savunan bir toplum olma yolunda büyük bir adım atmış olacağız.