NEJAT BÜYÜKYAKALI
Felsefe tarihinde temel olarak iki bilgi görüşü egemen olmuştur. Bunlardan ilki bilginin kaynağını akıl olarak gören rasyonalizm, bir diğeri ise bilginin kaynağını deneyim olarak gören ampirizmdir. İki bilgi anlayışı üzerinde süregelen tartışmalar rasyonalizm ile ampirizmi zıt kutuplara itmiştir. Kant bu iki bilgi anlayışını uzlaştırmaya çalışarak bilgi felsefesi alanında yeni bir çığır açmıştır. Kant’a göre doğuştan bilgiler yoktur. Akıldaki anlama yetisi cisimlerin kategorilerini ve formlarını sezgi yoluyla anlamamızı olanaklı kılarak bilgilerimize kaynaklık etmektedir (215). Kant’a göre doğru bilgiye ulaşmada deneyimlerin ilk bilgi kaynakları olmaları sebebiyle çok önemli bir tarafı bulunmaktadır. Ancak duyusal dünyamıza ait tüm verilerin kaynağı olan deneyimler bizi tek başına doğru bilgiye götürmede yeterli olamayacaktır. Bu yüzden doğru bilgi için deneyimler ile aklın uzlaşması gereklidir. Bu noktada Kant, rasyonalizm ile ampirizmi uzlaştırmak için kritisizm (eleştiricilik) yöntemini kullanarak her iki bilgi anlayışını birbirine yaklaştırmaya çalışmıştır. Aklın neyi bilip neyi bilemeyeceğini fark etmesini sağlayan eleştirel felsefe doğru bilginin oluşmasından önce aklın sınırlarını bilme açısından yapması gereken önemli bir sorgulamadır (216). Eleştirel felsefenin amacı, deneyime dayanan ampirizm ile elde edilen bilginin doğruluğunu tahlil etmek, metafiziğin dogmatik kabullerinden kurtulabilecek sorgulamayı yapmaktır. Evrenselliği deneyimden bağımsız olan a priori bilgiler belirler. Kant rasyonalistlerin zihinde bulunan a priori bilgi anlayışının olduğuna inanmakla birlikte bunu deneyimcilerin tecrübeleriyle birleştirmek istemektedir. Kant’ın asıl amacı dogmatizmi ve her şeye şüpheyle yaklaşan bilim anlayışını yıkmaktır.
Ona göre aklın belirli bir sınırı vardır. Doğal olarak, aklın sınırlı oluşu insan özgürlüğünün de sınırlı olduğunun bir göstergesidir; ancak aklın sınırlarını fark etmek bizi aldanmaktan kurtararak, bizim doğru bilgiye ulaşmamızı sağlayacaktır. Aksi hâlde aklın sınırları dışında kalan düşüncelerin doğruluğundan şüphe duyulacaktır. Tıpkı rasyonalistlerin metafiziğin konusu olan bilgiler için aklın sınırlarını sorgulamadan yaptıkları düşünceler gibi. Bu manada, aklın kendi sınırlarını bilmesi ve kendini fark etmesi önemlidir. Aklın, kendi kendini muhakeme edip eleştirmesi gerekir. Ancak bu sayede metafizik saplanmış olduğu dogmatizmden kurtularak doğru bilgi elde edilebilecektir.
Kant’a göre bilgi, konu ve yüklem arasında bağıntıdan oluşan bir yargıdır. İnsanda bilginin kaynağı olan a priori ve a posteriori olmak üzere iki tür yargı bulunur. A posteriori yargılar kaynağını deneyimden alan yargılardır. A posteriori yargılarda, konu ve yüklem arasında kurulan bağıntıların delilini duyu verileri yoluyla kazanılan deneyimler verir. Deneyimden türetilen ampirik kavramlar a posteriori yargılardır (217). A posteriori yargılar tek başına doğru bilgi olamazlar. A posteriori yargıların doğru bilgi olabilmesi için a priori yargılarla birleşmesi gerekir. A priori yargılar ise deneyimden bağımsız olan yargılardır. Doğruluğu kendi içlerinde barındıran a priori önermeler için deneye gerek yoktur (218). Çünkü bu yargılar, deneyim olmadan önce de var olan bilgilerdir. Örneğin; uzay, zaman, mekân, evren, Tanrı gibi metafizik unsurlar bunlara örnek olarak verilebilir. Bunun gibi a priori yargılar, deneyimden bağımsız, doğrulukları açık olarak bilinen yargılardır. Diğer tüm a priori yargılar, temel itibariyle a posteriori yargılara dayanmaktadır. Çünkü akıl olmadan doğru bilgiye salt deneyimle ulaşılamaz, deneyim sadece doğru bilgiye temel teşkil edebilir.
- Sponsorlarımız -
Kant a priori bilgilerin doğruluğunu test edebilmek için, analitik ve sentetik yargıları kullanır. Konu ile yüklemin özdeşlik bağıntısını kuran yargılar analitik yargılardır. Bilgimizin sınırlarını genişleterek yeni bilgiler veren yargılar ise sentetik yargılardır. Analitik yargılar, yukarıda bahsettiğimiz a priori yargılardaki deneyimden bağımsız olan yargılardır. Bunların dışında kalan tüm a priori yargılar sentetik yargılardır. Sentetik yargılar, analitik yargılara dayanan, deneyimlere bağlı olarak gerçekleştirmiş olduğumuz akıl yürütmeler sonucu elde ettiğimiz yeni yargılardır. Bu yargıların doğru bilgi olabilmesi için bütün koşullar için zorunlu sonucu vermesi gerekir. Aksi hâlde bu bilgiler doğru bilgi olamayacaktır. S. Türker’e göre Kant: “…. yüksek tutarlılıklı ama aynı zamanda kaşif (keşfedici) yani sentetik a priori bir sistem yaratmak istemiştir” (219).
Kant’a göre duyulur nesneler belli bir mekân ve zamanda olmalıdırlar. Duyumlar yoluyla akla gelen bu bilgilerin, aklın duyarlılık ve anlama yetilerinin ortak çalışmasıyla ortaya çıkan bir biçimi vardır. Akıl nesnelerdeki bu biçimlerin farkında olmalı ve bunları tahlil etmelidir. Akıl tarafından bu duyulur nesnelerin farkında olma sürecine sezgi denir. Aklın sezgileri tahlil edebilmesi ve doğru bilgiye ulaşabilmesi için kendini fark edebilmesi ve sınırlarını bilmesi gerekir. Aklın sezgileriyle anlama sürecinde birleştirmeler ve ayrıştırmalar yapılır (220). Akılda bu birleştirmeler ve ayrıştırmalar sonucu sentez yapılır ve yapılan bu sentez sonucu akıl yargıda bulunur. Bu sayede doğru bilgi oluşur. Kant; transandantal çıkarım dediği bu sentezle deneycilerin doğru bilgiyi indirgediği gözlem ve deney ile rasyonalistlerin akıl yürütmelerini birleştirir. Kant’ta göre insan kendi eylemlerini yine kendi belirler ve bunlara kendisi karar verir. Akıl sahibi insanın yukarıda belirtmiş olduğumuz koşullar çerçevesinde düşünmesi iradenin özgürlüğü açısından da önemlidir. Deneyime dayandırılamayacak olan metafizik bilgiler için inanç önemlidir. İnsanın doğru bilgi yolculuğunda inancın da yadsınamaz bir önemi olmakla birlikte inanç öğesinin ahlaksal deneyim alanıyla da ilişkisi bulunmaktadır. Kant’ta ahlak için akıl gerekli olduğu kadar, aklın doğru bilgiye ulaşması için de ahlak gereklidir. Akıl ve ahlak sınırları içinde verilen kararlar özgür irade ile verilmiş kararlardır. O hâlde, Kant’a göre, bizi doğru bilgiye ulaştıran özgür irade ile verilmiş kararlardır.
Kaynaklar: (215) Çüçen, Bilgi Felsefesi, s. 235. (216) Cevizci, Bilgi Felsefesi, s. 186, (217) Aynı eser: s. 187. (218) Çüçen, Bilgi Felsefesi, s. 235, (219) Türker, Batı Düşüncesinde Üçleme Sorunu, s. 175. (220) Çüçen, Bilgi Felsefesi, s. 239