HÜSAMETTİN TURAN
Kızıl Kürdistan Kuruluşu
20. yüzyıl başlarında Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla birlikte Kafkasya’da ulusal azınlıklara yönelik belirli özerklik politikaları benimsenmiştir. Bu bağlamda, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Laçin, Kubatlı ve Zengilan bölgeleri 1923 yılında Kızıl Kürdistan adıyla özerk bir statü kazanmıştır.
Bu oluşum, Kürt halkı açısından tarihsel bir dönüm noktası oluşturmuş, ulusal kimlik ve siyasi özerklik arayışlarının kurumsal bir zemine oturmasını sağlamıştır. Ermenistan ve Azerbaycan arasında kalan bu küçük Kürt özerk bölgesi, Sovyetlerin ulus politikaları çerçevesinde destek görmüş; Ermenice, Azerice ve Kürtçenin birlikte kullanıldığı çok dilli bir kamu hayatı yaşanmıştır.
Sovyetler Birliği’nin kuruluş sürecinde, devlet veya yönetim sahibi olamayacak topluluklara kültürel haklar tanınması politikası çerçevesinde Kürtler Kiril alfabesiyle Kürtçe eğitim görmeye başlamış; Rêya Teze adlı gazete çıkarılmış ve Erivan Radyosu aracılığıyla Kürt kültürü yaygınlaştırılmıştır.
- Sponsorlarımız -
Ancak bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti tarafından sürekli izlenmekteydi. Türk devleti, verilen bu hakların iptali için Sovyet hükümetine baskı uyguluyordu.
Lenin’in vefatından sonra bu talepler, Stalin döneminde karşılık buldu. 1933 yılının soğuk bir kış sabahında, Laçin ve Kelbecer bölgelerinde yaşayan Kürtlere, bölgeyi derhal terk etmeleri yönünde ültimatomlar aldı.
Aynı günün akşamı itibarıyla sadece üzerlerindeki giysilerle hayvan naklinde kullanılan vagonlara doldurularak Orta Asya’daki Sovyet cumhuriyetlerine sürgün edildiler. Bu yolculuk günlerce sürdü ve çoğu yolda hayatını kaybetti. Cenazeler vagonlardan aşağı atıldı. Sağ kalanlar, Gorbaçov’un glasnost reformuna kadar bulundukları bölgelerde yaşamaya çalıştılar.
Glasnost sonrası, bu Kürtler yavaş yavaş bölgeye dönmeye başladı. 1933’te dağıtılan Kızıl Kürdistan’ın yeniden canlandırılmasına yönelik çabalar da bu süreçte başlatıldı.
1992’deki Askerî Müdahale ve Sürgün Politikaları
- Sponsorlarımız-
Sovyetler Birliği’nin 1991’deki dağılmasından sonra Kafkasya’da artan etnik çatışmalar neticesinde Laçin Koridoru ve çevresi stratejik bir bölgeye dönüştü. 17 Mayıs 1992 tarihinde Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, bu bölgeye yönelik geniş çaplı bir askerî operasyon başlattı. Operasyon sonucunda Kızıl Kürdistan’ın kalbi olan Laçin ve çevresi işgal edildi. Kürt köyleri yakıldı, altyapı tahrip edildi ve Kürt sivil halk zorla yerinden edildi.
Birleşmiş Milletler raporlarına göre yaklaşık 15.000 Kürt bu saldırılarda hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar ise Azerbaycan, Nahçıvan, Kazakistan gibi bölgelere sürgün edildi.
Bu süreçte Kürtlerin ne Azerbaycan ne de Ermenistan tarafından tanınan bir statüsü olmadığı için iki taraf arasında adeta sahipsiz bırakıldıkları görülmektedir. Ermenistan, bölgeyi askeri olarak işgal ederken, Kürtlerin kolektif varlığını yok sayan bir siyaset izlemiştir. Sürgün edilen Kürtler, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak zor koşullarda yaşam mücadelesi vermiştir.
- Advertisement -
Ermenistan’ın Kürt sivillere yönelik bu sistematik şiddeti, uluslararası hukukta insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmiştir.2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kürt sivillere karşı uygulanan sürgün, zorla yerinden etme ve mülkiyet haklarının ihlali nedeniyle Ermenistan’ı mahkûm etmiştir. Mahkeme kararında, Kürtlerin sistematik bir biçimde hedef alındığı, sivil halkın yaşam alanlarının yok edildiği ve bunun uluslararası insancıl hukuk kurallarına aykırı olduğu belirtilmiştir. Ancak bu karar sahada somut bir sonuç doğurmamış, Kürtlerin geri dönüş ve tazminat talepleri karşılıksız kalmıştır.
Kürt Kolektif Hafızasında Kızıl Kürdistan’ın Yeri
Kızıl Kürdistan, Kürtlerin tarihsel hafızasında çoğu zaman marjinal bir yerde kalmıştır. Bunun temel nedeni, bu coğrafyanın Türkiye, Irak, İran ve Suriye dışında yer almasıdır. Oysa Kızıl Kürdistan’ın kuruluşu ve yıkılışı, uluslararası sistemin Kürtlere tanıdığı (ve daha sonra geri aldığı) haklar bakımından dikkate değer bir örnektir.
Bu özerklik, Kürtlerin kendi dillerinde eğitim aldıkları, kültürel faaliyetlerini özgürce yürüttükleri, Kürtçe gazeteler yayımladıkları bir dönem yaratmıştır. Bu deneyim, Kürtlerin kendi kendini yönetme yeteneği ve siyasi organizasyon kabiliyeti açısından öğretici bir modeldir.
Ne var ki, Türkiye başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’daki Kürtler, bu tarihsel deneyimden habersiz büyümektedir. Tekçi eğitim sistemi, medya baskısı ve kültürel hegemonya, Kürtlerin kendi tarihlerini öğrenmelerini engellemekte; onları batı hayranlığına veya kendi gerçekliğinden uzak kimliklere yönlendirmektedir. Kızıl Kürdistan örneği, bu ezberlerin kırılması ve Kürtlerin özgüven kazanmaları için kritik önemdedir.
Anımsamak, Anlamak, Yeniden İnşa Etmek
Kızıl Kürdistan, Kürt halkının modern tarihindeki en özgün deneyimlerinden biridir. Sovyet özerklik politikalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmış, ancak 1992 yılında yaşanan işgal ve sürgünle yok edilmiştir. 17 Mayıs, bu nedenle yalnızca bir trajedinin yıldönümü değil, aynı zamanda anımsanması gereken bir direniş ve kimlik günüdür.
1946’da kurulan Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasında Laçin bölgesi üzerine çıkan savaş, bu bölgenin altın madeni açısından zengin olması nedeniyle daha da karmaşık hale gelmiştir. Tam adı anımsanamayan Mustayev’in başkanlığında yeniden kurulduğu iddia edilen Kızıl Kürdistan bir kez daha dağıtılmıştır.
Yazılı olmayan bazı iddialara göre, Abdullah Öcalan’ın 2.5 milyon dolar karşılığında bu dağılmayı sağladığı ileri sürülmektedir. Her ne kadar bu iddialar akademik olarak doğrulanmamış olsa da, bölgenin tarihine dair farklı anlatıların varlığı Kürt kolektif hafızasının çok katmanlı olduğunu göstermektedir.
Bu tür tarihsel olayların yalnızca anılması değil, derinlemesine anlaşılması ve günümüz siyasal tartışmalarında referans olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Kürt toplumu, kendi tarihini sahiplenerek, başka halkların himayesine veya hayranlığına ihtiyaç duymadan kendi hakikatini inşa edebilir. Kızıl Kürdistan bu hakikatin önemli bir parçasıdır.
Kaynakça
Erdal, M. (2016). Sovyetler Birliği’nde Kürt Politikaları, İstanbul: Avesta Yayınları.
Yıldız, K. (2004). The Kurds in Azerbaijan and Armenia, Kurdish Human Rights Project.
Koç, M. (2012). “Kızıl Kürdistan ve Laçin Koridoru’nun Stratejik Önemi”, Kürt Tarihi Dergisi, Sayı: 5.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM). (2015). Karar No. 29878/09
Birleşmiş Milletler İnsani Durum Raporları (1992–1995).
McDowall, D. (2004). Modern Kürt Tarihi, İstanbul: Doruk Yayınları.
Gündoğan, A. (2018). “Kızıl Kürdistan Deneyimi ve Unutulan Kimlik”, Mezopotamya Notları, Sayı: 14.







