METİN BAL
Sokrates ‘aşk’ hakkındaki görüşlerini açıklamadan önce yapacağı konuşma tarzının öncekilerden farklı olacağını bildirir. Daha önceki konuşmacılar kesintisiz ve düz bir şekilde, başkalarının sözlerine başvurmaksızın ve soru sormaksızın düşüncelerini açıklamışlardı. Ancak Sokrates tartışmayı monolog şeklinde yapılan bir açıklama olmaktan çıkarır ve diyalog sergiler. Sokrates, aşk ile ilgili olarak bizzat onun kendisine söylenen ve ona bu konuyu düşündürecek şekilde onun üstünde büyük etkisi olan bir kimsenin, Diotima’nın sözlerini hatırlar. Sokrates’in konuşmasının özeti onun Diotima’ya sorduğu şu sorunun cevabında bulunur: “kim bu felsefe yapanlar, ey Diotima?” (204a) Sokrates, Agathon’un Eros hakkındaki açıklamasını beğeniyle karşılar. Bunun nedeni Agathon’un konuşmasının ‘başlangıcı’nı “öncelikle Aşk’ın ne tür bir varlık olduğu” konusundaki araştırmanın oluşturmasıdır. (199c) Sokrates aşkla ilgili bir tartışmada, daha önce Agathon’un yaptığı gibi “önce Aşk’ın ne olduğunu, ne tür bir varlık olduğunu, sonra da onun işlerini” ortaya koymak gerektiğini düşünür. (Platon, 2007: 123, 201e) Diotima’ya göre “aşk şeylerin aşkıdır”. Bu şeyler bir aşığın ya da Eros’un “kendisinde eksikliğini duyduğu şeylerdir”. Aşkın konusu, aşık kimsenin arzuladığı şeyler, onun “sahip olmadığı, bizzat olmayan ve yoksun olduğu” şeylerdir. (200e) Böylece aşk güzellikten, dolayısıyla iyi şeylerden de ‘yoksun’dur. (201b, c) Aşık kimsenin sahip olduğu şeylerle ilgili bir aşk meselesi yoktur çünkü onun şimdiden sahip olduğu şeyler bir arzu nesnesi değildir. Diotima’nın aşkla ilgili hayranlık uyandırıcı düşüncesi şudur:
Diotima’ya göre Eros ya da aşk bir ara varlık, arada bir yerde duran bir şey olmalıdır. Aşkın ‘eksiklik’ten dolayı iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olduğunu değil “bu ikisi arası bir şey olması gerektiğini” (202b) düşünmek daha uygun olacaktır, çünkü güzel olmayan bir şeyin çirkin olduğunu ya da bilge olmayan bir kimsenin cahil olduğunu söylemek haksızlıktır. Diotima’ya göre, aşkın bir yoksunluk olduğunu düşünen kimseler için Eros bir tanrı olamaz, çünkü Eros yoksunluk içindedir. Onun etkisi altındaki kimseler bu yoksun oldukları şeyleri arzular. O halde, bu durumdaki bir tanrı mutsuzdur. Mutsuz bir tanrıyı kim ne yapsın! Diotima Eryksimakhos’un düşüncesine katılır. Eros doğası gereği zıtlıkların bir arada olduğu bir varolandır. Bir duygu durumu, üstelik ‘güzel’ ve ‘iyi’ gibi kavramlarımızı ilişkilendiren bir bağ kurabilecek temel bir duygu durumu olan “aşkın ne iyi ne de güzel” ve ne çirkin ne de kötü olduğunu kabul etmek gerek. Diotima Sokrates’e aşkın bu “ikisi arası bir şey olması gerektiğini” söyler. (202b) Diotima’ya göre Eros ya da Aşk bir Tanrı değil, ancak “ölümlü ile ölümsüz arası […] Büyük bir tanrısal varlık”tır. [Gr. daimon megas] “Çünkü bütün tanrısal varlıklar tanrı ile ölümlü arasıdır.” (Platon, 2007: 127, 202e) Diotima Eros’un bir daimon, ara varlık olduğunu Eros hakkında buna uygun bir mitos anlatarak da açıklar. Buna göre Eros dilenci Penia’nın ve zengin Poros’un çocuğudur. Eros öyle şaşırtıcıdır ki anne babasından gelen karşıt özellikleri birtakım zamanlarda, hatta “aynı gün yaşar.” (203e).
Eros Diotima’ya göre yoksulluk ve zenginlik, ‘yoksunluk’ (203d) ve sahiplik, ölüm ve yaşam, “tanrısal bir kimse” (daimonios) ve “sıradan bir kimse” (banausos) (204d), “bilgelik ve cehaletin arasında bulunur.” (203e) Daha önce Pausanias’ın dediği gibi Diotima’ya göre de bir kimsenin aşka ilişkin tutumu onun tanrısal bir kimse ya da sıradan bir kimse olmasını belirliyor. Sokrates sorar: Bir tanrısal varlık ya da daimon olarak Eros “Hangi güce sahiptir?” (202e) Eros hem ölebilen hem de öldürücü bir güç, hem yeniden dirilebilen, tekrar hayata döndürücü bir güçtür. (203e) İşte bu özellikleriyle Eros tanrıların insanlarla ilişkisini sağlayan aracı, başka bir deyişle, Daimon’dur. Aşk böylece “bütün evreni birbirine bağlar.” (Platon, 2007: 129, 202e).
- Sponsorlarımız -
Diotima sevgiliden çok aşığa değer veren Phaidros’un bu düşüncesini destekler ve aşk hakkındaki yaygın yanılgının “aşkın seven değil sevilen bir şey” (204c) olarak düşünülüyor olmasından kaynaklandığını açıklar. Aşk böyle düşünülünce bize tümüyle güzel görünüyor. “Çünkü sevilen şey [eraston] gerçekte güzel [kalon], narin [abrion], mükemmel [teleion] ve kutlu bir şeydir [makariston]. Oysa seven [eron], demin de anlattığım gibi böyle başka bir görünüşe sahiptir.” (Platon, 2007: 133, 2004c) Güzel şeyleri seven kimse bunların kendisinde olmasını seviyordur. Kendisinde iyi şeyler bulunan kişi ne olacaktır? Sokrates’e göre “mutlu olacaktır.” (204e) Diotima “bütün insanlar için ortak” bir aşktan söz edilemeyeceğini söylüyor. (205a) Bütün meydana getirmelerin genel olarak ‘şiir’ (Gr. poiesis) adı altında gösteriliyor olması gibi tüm elde etme çabaları da ‘aşk’ sözcüğüyle adlandırılır. Bu yanılgının sebebi Diotima’ya göre şudur: “aşkın bir türünü seçip ayırıyoruz ve bütünün adını ona vererek aşk diye adlandırıyoruz onu. Ama geri kalanlara yalan yanlış başka adlar takıyoruz.” (Platon, 2007: 137, 205b).
Sokrates’in Aşk’ın “insanlığa yararı nedir?” (204c) sorusuyla birlikte Diotima aşk konusundaki vurguyu ‘bütünlük’ten ‘iyi’ düşüncesine kaydırır. Bu soruya cevaben Diotima Aristophanes’i eleştirir, çünkü aşk ne yarımın ne de bütünün aşkıdır: “tabii kesinlikle iyi olma ihtimalleri yoksa. Çünkü insanlar yararsız olduğunu düşünürlerse eğer kendi ellerini, kendi ayaklarını bile kesip atmak isterler.” (205e) Böylece Diotima aşkın tanımını ‘iyi’ye ilişkin olarak yapar: “aşk, kişinin her zaman iyiye [Gr. agaton] sahip olmaya duyduğu aşktır.” (Platon, 2007: 141, 206a) Diotima “aşk çabası nedir?” (206b) sorusuyla, daha önce aşkın ‘zaman’la ilişkisini kuran Pausanias’ın düşüncesini daha da derinleştirir. Buna göre aşk çabasının amacı “güzel sayesinde hem ruhen hem de bedenen doğurmaktır”. (Platon, 2007: 141, 206b) Bedensel yönden olsun ruh yönünden olsun gebe bir kimse güzel kimselerden “hoşlanır”. (209b) “Hem gebe olan hem de artık arzuyla kabaran bir kişide, sahip olduğu bu şiddetli doğum sancısından kurtulmak için güzelliğe karşı çok güçlü bir arzu uyanır.” (206e) Böylece aşk “güzel için duyulan arzu” (206e) değil, “güzel sayesinde hem ruhen hem de bedenen doğurmaktır.” (206b) Gebelik böylece yalnızca kadının “doğurulan şey”i taşıması değildir. (209c) Gebelik ölümsüzlüğe doğru yönelim içinde her bir kimsede söz konusudur. Ruh bakımından gebe olanlar için uygun olan nedir? “Sağduyu [Gr. phronesis] ve genel olarak erdem. [Gr. arete] Bütün yaratıcı şairler ve mucit oldukları söylenen bütün zanaatkarlar bunlardandır. Sağduyunun en önemli ve en güzel yanı ise, kentlerin ve meskenlerin düzeniyle ilgili olmasıdır. Bunun da adı ölçülülük [Gr. sophrosüne] ve adalettir [Gr. dikaiosüne].” (Platon, 2007: 151, 209a) Ruhsal ve bedensel yönden gebelik yoluyla soyunu devam ettirmek aynı zamanda ‘ölümsüzlük’ demektir. (207a) Bir kimsenin kendisini üretemediği ilişkide bu kimse kendi kendisine bir yük haline dönüşür, çünkü kendi tohumlarını taşıma zahmetine düşer. Diotima’ya göre aşk uğruna da olsa kendilerini kurban eden kimseler “ölümsüz bir cesaret hatırası” (208d) olacağını düşündükleri için, ölümsüzlükle bağ kurma uğruna bunu yaparlar. “Çünkü onlar ölümsüz olanı severler.” (208e) Diotima’ya göre aşk bir kimsenin yeni bir kimse olmasının, unutmasının ve öğrenmesinin imkanıdır. Aynı zamanda, aşk her ölümlü varolanın kendisini muhafaza etme yoludur. Kişi zaman içinde aynıdır, yalnızca bedenen ve ruhen yenilenir. Zaman onu “yeni bir kimse” yapar. (207d) Buna benzer olarak bilgiler de yenilenir.
Diotima’nın, dolayısıyla Sokrates’in aşk ile ilgili düşüncelerini şu soruya bir cevap girişimi olarak toparlayabiliriz: Eros’a ilişkin olarak nihai hedef diye bir şey olabilir mi? Eğer böyle bir hedef belirlenebilir ise bu ne olabilir ve ona nasıl ulaşılabilir? Aşkın hedefi Diotima’ya göre güzelliği ‘temaşa’ ya da “güzelliğin bilgisini idrak” etmektir. (210d) Bu deneyim “insan için yaşanmaya değer bir andır.” (211d) Böylece Diotima’ya göre aşk “güzelin kendi bilgisi”ne (211c), “güzelin kendisini temaşa”ya (211d) ulaşma yoludur. Aşk bir kimseyi güzelin bilgisine sürükleyen ve bu sırada ona eşlik eden şeydir. “Tıpkı bir merdivenden çıkar gibi, bir tanesinden iki tanesine, iki tanesinden tüm güzel bedenlere ve güzel bedenlerden güzel alışkanlıklara, güzel alışkanlıklardan güzel bilgilere, güzel bilgilerden de güzelin kendi bilgisinden başka bir şey olmayan o bilgiye ermek, en sonunda güzelin ne olduğunu görüp öğreninceye dek.” (Platon, 2007: 157-159, 211d) Kısaca söylemek gerekirse Diotima’ya göre aşk diyalektiktir. Diotima’ya “güzelliğin kendisi hakkındaki bilgi nedir?” diye soracak olursak, bu, saf güzelliktir. Saf güzellik ise insanın onun kendisine ait “değersiz ve çürüyen” yönlerinden arındırılmış halidir. (Plato, 1997: 46, 211e) Böylece güzelliğin saf hali ancak “insanın kendi özünde” anlaşılabilir. (211e) Bu saf güzelliği kavrayan kimse “hakiki bir erdem [Gr. areten alethe] doğurmakla ve onu besleyip büyütmekle tanrıların dostluğunu kazanabilir ve eğer bir insana ölümsüz olma yolu açılırsa bu kişi ancak o olabilir”. (Platon, 2007: 159, 212a)
Aşk’ın ne olduğunu anlama konusunda Diotima’nın söylediklerini hatırlayıp aktaran Sokrates kendi fikrini nihayet şöyle ifade eder: “Bu kazancı elde etme yolunda insan doğasına yardımcı olarak Aşk’tan daha iyisini kimse kolay kolay bulamaz”. “Ben kendi adıma aşk işlerini onurlandırır, aşırı derecede yüceltir ve başkalarını da buna teşvik ederim.” (Platon, 2007: 161, 212b) Diotima’nın, dolayısıyla Sokrates’in vardığı düşünce özetle şudur: Aşk deneyimi ideye başka bir deyişle ‘düşünce’ye doğru itici güçtür. Güzel bir bedeni beğendiğimde, belki ilk başta bu fark edilmeyebilir ancak gerçekte güzellik idesine doğru bir devinim içine sürüklenirim. Sokrates’in Aşk’la ilgili söylediği şeyler sonuç olarak Diotima’ya aittir ya da onun düşüncelerinden esinlenir. Gerçekte Sokrates diyalog boyunca aşk hakkında kendisine ait bir şey söylememiştir, çünkü o bu konuyu daha çok eylem alanı olarak düşünür. Sokrates aşk karşısında, Admetos’un anne babasının oğulları Admetos’a yalnızca adla bağlı olmaları gibi kalmak istemez. Sokrates aşka bağlılığını bizzat kendi yaşamıyla gösterir. Bu nedenle aşka ilişkin tutumunda Sokrates bizim dikkatimizi kendisinin ne düşünüp söylediğinden çok onun ne yapıyor olduğuna çekmeye çalışır.