LGBTQ hareketinin yalnızca eşcinselliği vurguladığını düşünenlerin ellerini görebilir miyiz? Sayının fazla olduğunu biliyorum. “LGBTQ ideolojinin pedofili ile alakalı olduğunu düşünecek kadar kafayı kırmadık!” diyenleri duyar gibiyim. Peki, size esas gerçeklikten bahsetmemi ister misiniz?
LGBT’nin örgütsel yapısının kurucu babalarından biri olarak kabul edilen, pek çoğunun kurucusu ve aktivisti olan bir adamdan söz edeceğim. Kendisi Harry Hay. 1912 doğumlu Amerikalı Hay, LGBT hareketlerinin ilki olarak kabul edilen Mattachine Society’yi 1950’de kurması ve savunucusu olmasıyla biliniyor. Harry Hay’in bir başka özelliği ise Marksist düşünce ile siyasi boyutta ilgilenmesi…
Harry Hay aynı zamanda pedofili örgütlerin Amerika’da neredeyse ilki olarak kabul edebileceğimiz NAMBLA (North American Man-Boy Love Association/ Kuzey Amerika Erkek- Erkek Çocuk Aşk Derneği) ‘nın önde gelen aktivistlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkek çocuklara ilgi duyan erkek meselesinin, bir “gey meselesi” olduğuna inanıyor ve eşcinsel örgütlerle pedofili örgütleri arasında ayrılmaz bir bütün olduğuna inanıyor. 1983’te New York Üniversitesi’nde NAMBLA’ya ait bir forumda söylediği şu sözler pedofili aktivizmini gözler önüne koymak için kâfidir diye düşünüyorum:
“If the parents and friends of gays are truly friends of gays, they would know from their gay kids that the relationship with an older man is precisely what thirteen-, fourteen-, and fifteen-year-old kids need more than anything else in the world.”
- Sponsorlarımız -
Yani diyor ki: “Eğer geylerin arkadaş ve ebeveynleri gerçekten geylerin arkadaşları olsalardı, kendi gey çocuklarından, daha olgun/yaşlı bir adamla ilişkinin, kesinlikle 13-14 ve 15 yaşındaki çocukların dünyadaki her şeyden daha fazla ihtiyaç duyduğu şey olduğunu bilirlerdi.”
Ünlü bir pedofili destekçisi olarak ünlenen Harry Hay’i daha sonraları cereyan eden LGBT eylemlerinde “NAMBLA Walks With Me / NAMBLA BENİMLE YÜRÜR” yazılı tişörtlerle görüyoruz. Burada önem nokta şu: LGBT örgütleri ideolojik düzeyde doğduğunda pedofili, bir cinsel yönelim olarak görülüyordu ve bu durum bir “gay issues” olarak nitelendiriliyordu. Yani bir gey meselesi. Dolayısıyla gey meselelerine temas eden LGBT hareketlerinden ayrı düşünülemezdi. Bu bakış açısı bir başka somut gerçekliği doğurmuştu.
Dünyada LGBT hareketlerini kendi çatısı altında toplayan, dünyanın en geniş faaliyet ve fon alanına sahip olan ILGA (International Lesbian and Gay Association- Uluslararası Lezbiyen ve Gey Derneği) federasyon modelinde örgütlü yapısını 1978’de kurmuştu. Onunla aynı yıl kurulan NAMBLA da 1983 yılında bu federasyona üye olmuş ve ‘resmi’ birliktelikleri 1994’ün Temmuz ayına kadar sürmüştür. LGBT ideolojisine dair dünyanın en büyük örgütsel yapısının içerisinde meşhur bir pedofili organizasyonun yer alması ve 10 yılın üzerinde birlikte hareket etmiş olmaları az bilinen, çarpıcı bir gerçek olsa gerek…
Tarihler 30 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde, ILGA Birleşmiş Milletler’den danışmanlık statüsü almayı başarmıştı ve günün sonunda BM tarafından kendilerine ayrılmış 118 milyon dolarlık bir fona sahip olabileceklerdi. Eylül 1993’te ise bünyesinde pedofili bir örgüt barındıran ILGA, bu yönüyle Amerikan merkez sağının ve hususen muhafazakâr Amerikalıların dikkatini çekmişti ki basında ve siyasette ciddi bir karşıtlık meydana geldi. Özellikle basında yayınlanan bir raporda, ILGA’nın reşit olma yaşı, pedofili ve çocuk haklarına ilişkin politikalarının NAMBLA’nın politikalarına dayandığına dair ciddi analizler yer aldı. Clinton yönetiminin ILGA’nın danışmanlık statüsünün iptali talebine kadar giden süreç sonunda, ILGA 1994’ün temmuzunda NAMBLA’yı bünyesinden attı ve BM’deki itibarını geri kazanarak fonlara erişim hakkı elde etti.
NAMBLA gibi pedofili örgütlerin en temeldeki olayı kendilerini gey özgürleşmesinin bir parçası olarak görmeleri ve topluluk dayanışmasıyla hareket etmeleriydi. Pedofilinin de geylik gibi bir cinsel yönelim olduğuna inanıyor ve mücadeleyi birlikte yürütüyorlardı. En azından 2000’lere kadar böyle olmuştu. Fakat ILGA’nın parasızlığı durumu, 118 milyon dolarlık fon ve uluslararası görünüm karşılığında pedofililere dirsek atması sonucunu doğurdu. Gey mücadalesine gönül vermiş pedofililer için bu dışlanma büyük yankı uyandırmıştı. Öyle ki pedofiliye yöneltilen eleştiri ve saldırıların doğrudan homofobi olarak görüldüğü bir iklimden buralara gelmişlerdi. Yani sonuç olarak büyük LGBT organizasyonları, sanki bünyesinde hiç pedofili örgüt ve zihniyetler barındırmamışçasına yollarına devam etmiş ve sanki hiç birlikte olmamış gibi örgütlenerek ideolojilerinin karanlık gerçekliklerini örtmeye devam etmişlerdir.
- Sponsorlarımız-
Tarihler 5 Mayıs 2018’i gösterdiğinde Alman akademisyenler, Würzburg Üniversitesi bünyesinde yapılan “Geleceğin Toplumları” temalı bir TedX konuşmasında, pedofilinin homoseksüellik, heteroseksüellik, lezbiyenlik gibi bir cinsel yönelim olduğunu; çocuğun cinsel istismarından ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ve cinsel yönelimler nasıl değiştirilemezlerse (sözde) pedofilinin de değişemeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini, dolayısıyla toplum tarafından kabullenilmesi gerektiğini vurguladılar. Zihniyetler değişmiş mi? Görünen o ki HAYIR.
Tarihler 10 Eylül 2022’yi gösterdiğinde, Dünya Transgender Sıhhati İçin Profesyoneller Birliği (WPATH) Danışmanı Miranda Galbreath, pedofili kelimesini kullanmak yerine ‘küçüklere ilgi duyan kimseler / minor attracted persons (MAPs)’ denmesi gerektiğini; pedofili denmesinin kişileri aşağılamak ve ötekileştirmek anlamına geldiğini belirtti ve ekledi: “Neye ilgi duyduklarını onlar seçmedi. Tıpkı bizlerin neye ilgi duyduğunu seçmediği gibi… Bir şeye ilgi duymakla bunu harekete dökmenin aynı şey olmadığını belirtmek istiyorum.” Burada pedofilinin cinsel yönelimden ibaret oluşuna ciddi bir gönderme söz konusu. Pedofili sapkınlığının heteroseksüellik seviyesine çekilerek normalize edilmeye çalışıldığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Yani bir kadının bir erkeğe meyletmesi ile bir erkeğin bir kız çocuğuna meyletmesi arasında hiçbir fark yok bu sapkın ideolojiye göre… Zihniyetler değişmiş mi? Görünen o ki HAYIR.
Özellikle batı dünyasının Katolik veya muhafazakâr Hristiyan camiası pedofilinin gitgide daha görünür olduğunu ve meşruiyet zeminini LGBT hareketlerinin oluşturduğunu vurguluyor. Dahası bu çevrelerce ‘nefret’ kavramı üzerinden nasıl LGBT meşrulaştırıldıysa pedofilinin de bu vesileyle meşrulaştırılacağına inanılıyor. Haklılık payı oldukça fazla…
- Advertisement -
Dünya’nın ilk Drag Kid’i olarak bilinen ‘Desmond Napoles’ veya sahne adıyla ‘Desmond Amazing’ gey barlarda striptiz yapan/yaptırılan bir erkek fakat trans bir çocuk… 7-8 yaşlarından bu yana gey barlarda insanları ‘eğlendiren’ bu çocuk LGBT örgütlerinin sembol ismi haline geldi ve kendi gibi çocuklara ulaşmak, daha doğrusu çocukları yoldan çıkarmak için bir LGBT Drag Kid örgütlenmesi dahi kurdu/kurduruldu. Çocuk istismarını bu şekilde meşrulaştıran Amerikan LGBT örgütleri, sapkınlıklarının adına Pedofili demek yerine masum çocuklara Drag Kid demeye ve onları eğlence sektöründe istismar etmeye başlamışlardı. Girişinde telefonların toplandığı, görüntü ve video kaydı alınmasının yasak olduğu pedofili barlarında insanlara striptiz yaptırılan bu çocukların onur yürüyüşlerini en önden takip etmeleri ve LGBT’ye yakında P harfini ekleyeceklerini iddia etmeleri ise 1994’te ayrılan yolların aslında arka planda hiç ayrılmadığını şiddetle gözler önüne seriyor.
Daha da eskiye gidildiğinde 40’lı yılların sonunda cinsel yönelim kavramını ilk ortaya atan Zoolog Alfred Kinsey’den bahsetmeden yazıyı bitirmek olmaz. Meşhur bir pedofili olan Kinsey, 1940’lı ve 50’li yıllarda pedofililerin Amerika’da ceza almamaları, ceza alsalar bile tahliye edilmeleri için her türlü sivil toplum faaliyetini göğüsledi. Çocukların yetişkinlerden daha yoğun cinsel hazları olduğuna inanan bu adam, pedofilinin tehlikeli bir şey olmadığını, hatta bu tarz yaftaların çocuğun cinselliğinin önünü kestiğini dile getirip durdu. Çocukların istismarının olmayacağını, çünkü çocukların cinselliği şiddetle arzuladığını söyleyen bu sapık, kurduğu enstitüsünde sistematik olarak çocuk istismarı yaptı. Kinsey’in bu enstitüsü bugün Birleşmiş Milletler nezdinde danışmanlık statüsüne sahip olup LGBT örgütleri tarafından adından hala ‘Cinsel Devrimci’ olarak söz ettirmektedir. Kinsey’in: “Anormal olan tek cinsel aktivite, senin icra edemediğindir.” sözü pedofili gibi sapkınlıkları aslında çok normal kabul eden bir sapkın inanışın parçası olduklarını ortaya koyuyor. Zira bu sapıklara göre senin icra ettiğin cinsellik her ne olursa olsun normal ve kabul edilebilirdi… Yeter ki yapan sen ol (!)
Bu yazıyı okuyan sevgili dostum, her nerede olursan ol, kaç yaşında bizi okuyorsan oku, LGBT’nin LGBT’den ibaret olmadığını bil… Hiçbir şey öyle 3-5 sene önce başlamadı. Bu konuda yaklaşık 100 yıllık literatür taraması yapmış bir kardeşin olarak bana güven; nesil tehlikede… Türlü şirinlikle bizlere sokulmaya çalışan ve fakat el altından çocuklarımıza uzanan bu örgüt ve ideolojileri reddetmek zorundayız. Bu örgüt ve ideolojiye saygı duymak bizi daha duyarlı, saygılı, insancıl veya hoşgörülü yapmaz. Yapmamalı da. İşin arka yüzünü bilen için bu örgütlere ve ideolojilere sempati duymak korkunç bir alev topunun kendine gelişine sessiz kalmakla aynı şey. Yangın büyük… Ateşi harlamak yerine söndürenlerden ol; saygı duyma. Pedofili sapkınlığı ile birlikte doğup büyümüş bu örgütlerin Türkiye’deki çalışmalarının bir parçası olma, reklamlarına kanma, aşkın – sevginin daimi bekçisi olduğunu söyleyen LGBT ideolojisi, çocuklara duyulan cinsel çekimi (sapkınlık) de aşkın bir normalliği olarak addediyor. Sınırlarını ‘sınırsızlık’ üzerine inşa etme çabasında olan bu ideolojinin planlarının bir parçası olma.
Hatice Beyza Öztürk