Antikçağ’ın sonlarına doğru ortaya çıkan Yeni-Platoncu akım, dini bir dünya anlayışı oluşturmaya çalışmaktadır. Bu akıma göre din ile felsefe birbirinden ayrılamayan iki halkanın iç içe geçmiş hali gibidir. Bu akımına Yeni-Platoncu sistem denilmesinin en büyük nedenlerinden biri, felsefesini açıklarken Platon’nun eserlerinden önemli ölçüde yararlanmış olmasıdır. Yeni-Platonculuk akımının temelini atan ise Ammonios Saccas’tır. Fakat onu sistemli hale getiren ve fiilen kurucusu olan filozof ise Plotinos’tur. Plotinos’un kurucusu olduğu bu düşünce akımı aynı zamanda Doğu ve Batı mistisizminin başlıca kaynakları arasında da yer almaktadır.
İslam felsefesinin ekollerinden biri olan İşrakilik; Aydınlanma anlamına gelen İşrak ve Coğrafyada Doğu anlamına gelen meşrik kelimelerinin her ikisi de etimolojik olarak “güneşin doğuşu, güneşin doğuşu sırasındaki ışıma, aydınlanma ve parlama” anlamına gelen şark kökünden türemiştir. Terim anlamı olarak ise iç aydınlanma ve keşf ve zevke dayanan bilgi anlamında kullanılmaktadır. Aynı zamanda ışığındoğudan yükselmesi anlamında Doğu hikmetini sembolize eder.
İşrakilik Sühreverdi’den önce İbn Sina, İbn Tufeyl gibi filozofların Doğu hikmeti olarak kurmayı denedikleri bir düşünce sistemidir. Aynı zamanda Farabi’nin de Doğu Felsefesi kurma isteği onu İşrak kelimesine sürüklemiştir. O aynı şekilde İşrakı aydınlanma, ışıma ve parlama anlamlarında ifade etmektedir. Farabi’den sonrada bu düşünceyi İbn Sina ve İbn Tufeyl gibi filozoflar işlemeye çalışmışsa da bu felsefenin ana hatları Sühreverdi ile oluşmaktadır.
Yeni-Platoncu akımın oluşmasının temelinde Plotinos’un ifadesiyle “İşte aradığım adam” dediği Amminos Saccas bulunmaktadır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Plotinos, Amminos Saccas”ın derslerini on bir yıl boyunca aralıksız her gün takip etmiştir. Kısaca Saccas, Plotinos”a felsefeyi öğreten ve felsefeyi sevdiren ve onu en çok etkileyen bir düşünürdür.
- Sponsorlarımız -
İki düşünce sisteminin de kendinden önce olan düşünce sistemlerinden yeri geldiğinde etkilenmiş yeri geldiğinde ise eleştirmişlerdir. Bu bağlamda ister etkilensin ister eleştirsindiğer felsefi düşünceleri alıp kendi düşünce sistemleri içerisinde harmanlamışlardır.
Yeni-Platonculuğun kurucusu olan Plotinos felsefesinin büyük çoğunluğunu Platon’un felsefi sistemine dayanarak açıklamaktadır. Özellikle onun için Platon’un Timaios ve Phaidon kitapları onun felsefesinde yer edinmektedir. İdea, ruhun bedene hapsolması vb. düşünceler Plotinos’un, Platon’un düşüncelerinden etkilendiğinin göstergesidir. Platon dışında ise Aristoteles’ten ise madde-form, akıl-Tanrı ve ruh kavramlarından etkilenmiştir. Aynı zamanda Plotinos Stoaların Tanrı’yı madde olarak görmelerine karşı çıkmaktadır. Stoaların Tanrı’yı madde olarak görmesine karşınPlotinos Tanrı‟yı madde olarak görmemiş ayrıca Tanrı’nın taşmasıyla diğer varlıklar oluştuğunu belirtmektedir. Plotinos’un hayatında önemli bir yeri olan diğer bir düşünürde Ammonios Saccas’tan ise tam olarak hangi düşüncelerinden etkilendiğini bilemiyoruz. Saccas eser vermemiş ve felsefesinin öğrencileri tarafından gizli tutulmasını istemiştir. Bizler yine Plotinos’un öğrencisi olan Porfirios’tan felsefe ve dini uzlaştırmaya çalışmakta olduğunu öğreniriz.
Sühreverdi’nin kurucusu olduğu İşraki felsefe de kendinden önceki felsefi düşünceleri incelemekte ve kabul ettiği ya da reddettiği düşünceler bulunmaktadır. Bu filozoflarımızın bazı düşünceleri reddetmesi onun kendi felsefesi içerisine hiç almadığı anlamına gelmemektedir. Reddettiği düşüncelerikendi düşünce sistemine yansıtırken o düşüncenin varlığı kendi düşünce sistemine uymadığı ama özü itibariyle o kavramı ele aldığı anlaşılmalıdır.
Helenistik felsefenin son halkalarından olan Yeni-Platonculuk, ondan önce tartışılan konuları bir bütün içerisinde kendi felsefesinde işlemektedir. O Aristoteles ve Platon öğretilerini uzlaştırmak istemekte ve Helenistik-Roma kültürünün çatışması olan dinsel ve felsefi öğeler arasındaki çatışmayıkaldırmak istemektedir. Yeni-Platonculuk kendinden sonra gelen Porfirios, İamblikhos ve Proklos vb. filozoflar sayesinde devam etmiştir.
Sühreverdi kısa yaşamı içerisinde birden fazla eser vermiştir. Eserleri İbn Sina ya da Gazali aksine hiçbiri Latinceye çevrilmemiştir. Bu yüzden doğu da olan etkisi kadar Batı Dünyasına etki etmemiştir. Batılılar daha çok İbn Rüştfelsefesini tanımışlar ve Latin Skolastiğini onla sonlandırmışlardır. Ancak bundan sonra yani altıncı/on ikinci yüzyıldan sonra önemli bir düşünce akımı olan İşraki ekol başlamaktadır. Sühreverdi kendinden önce olan Meşşailiğin çalkantılı döneminden kurtularak İslam felsefesine yeni bir ekol kazandırmıştır.
- Sponsorlarımız-
Sühreverdi felsefesine karşı bir ilgisizlik söz konusudur. Bunlar arasında Sühreverdi’nin görüşlerinden dolayı idam edilmesi olayı yatmaktadır. Aynı zamanda onun felsefesinin gerçek bir felsefe olmadığı konusunda ön yargılar bulunmaktadır. Bu yargılara göre Doğu da İbn Sina ve Batı da İbn Rüşt’ten sonra İslam’da felsefe gelişme göstermemiştir. Bu görüşlerin aksine Sühreverdi İslam felsefesine yeni görüşler katmış ve kendinden sonra gelen düşünürler olan Şehrizuri, İbn Kemmuna, Molla Sadra Şirazi, Vedud-i Tebrizi, Celaleddin ed-Devvani, Kutbeddin eş-Şirazi vb. düşünürlerbulunmaktadır.
Yeni-Platonculuğun etkisinde kendi felsefesinde şu konulara yer verdiği görülmektedir:
a. Vacibü’l-Vücud olan Allah’a Nur kelimesini itlak etmek
- Advertisement -
b. İnsan riyazetler sonunda beden ipini ele alabilirse nurlar âlemine müşahede edebilir ama dünyevi meşakkatlerinsanın hakikatleri görme çabasına engel olur.
c. Her şey akıllar âleminde bir “Rabbü‟n-Nev‟e(terbiye ediciye)” sahiptir.
d. Kahiri nurlar arasında hiçbir hicap yoktur, onlar birbirleri için zahirdir.
e. Akıllar ve nefisler her ne kadar farklı ve mütekessir olsalar da aslında bir hakikate sahiptirler, farklılıkları sadece kemallerinin derecelerinden kaynaklanır.
f. Her akıl, hem illetinden hem de malulünden haberdardır.
g. Vacibü’l-Vücud’tan sadır olan ilk şey birinci akıldır.