YASİN YAZAR
Batı, bugün kendi çıkarlarını gerçekleştirmek ve insanlığı kendi hegemonyası altına almak için geçmişin sahnelerinde olduğu gibi her geçen gün dünyayı ve bu dünyada yaşayan mustazaf halkları, ülkeleri acımadan; onları kendilerine birer köle konumuna getirip özgürlük adı altında sömürmektedir. Dünya üzerine egemenliğini iyice artırmaya çalışan batı bunu sağlamlaştırmak için dünya halklarını, dünyanın her bölgesinde her coğrafyasında çok büyük katliamlarla beraber onların yaşam haklarını gasp etmektedir. Batı uygarlığı barbarlık üzerine kurulduğundan dünya ve insanlık bugün Batı’nın bu hegemonyası üzerinden iyiye değil, kötüye doğru sürüklenmekle birlikte insanlıktan çıkıp insanlık dışı bir hale bürünmektedir ve Dünya, bu barbar Batı’yla beraber dönüyor. İnsanlık, her geçen gün bu vahşete tabi tutuluyor, benlikler yok ediliyor, zihinler köreltiliyor, vicdanların yerini merhametsizlikler alıyor. Dünyada gelişen bu kaosu, olayları incelediğimizde Batı’nın çağdaşlığının! Nasıl da barbarlık koktuğunu anlayabiliyor ve bu sözde çağdaşlığın bizim dünyamıza hiçbir faydası olmadığını ve dünyamıza büyük zararlar verdiğini görebiliyoruz. Bütün yeryüzü toplulukları, insanlığın yok edilmesi için Batı’nın açmış olduğu bu çukurlarda boğulmak ve bu necis bataklığa batmak üzeredir. Friedrich Nietzsche Batı’nın bu durumuna işaret ederek, ”uygarlığımız yeni bir barbarlığa doğru gidiyor” ve “bir barbarlık dönemi başlıyor”, deyişi batı uygarlığının nasıl bir hal aldığını ortaya koyuyor.
Batı barbarlığı, uygarlığın(modernliğin) çıkışıyla başladığını ortaya koyan Rousseau; modernliğin insanlığın koşullarını iyileştirmediğini, tam aksine kötüleştirdiğini iddia etmiştir. Rousseau, sorunlu bir alan olan modernliği değişik boyutlarıyla eleştirel tarzda tahlil etmiş, modernliğin epistemolojik, ahlaki, sanatsal, kültürel, ekonomik, yönetsel, politik temellerini ve bunların kaynaklık ettiği hayat biçimini radikal bir şekilde eleştirmiş, onun karşısına doğayı ve doğal hayatı koymuştur.

Evet batı bugün dünyaya hükmediyor ve uygarlık adına modernlik adına dünyayı istediği gibi evirip çevirip yönlendiriyor, ülkeleri cambazlar gibi ipte oynatıyor. İstediği ülkelerde kaos ortamı oluşturuyor, halkları birbirine kırdırıyor, onları birbirine düşman haline getiriyor, ekonomik ambargolar koyup o ülkenin ekonomisini altüst edip iç karışıklık çıkartıyor, ürettiği konveksiyonel, biyolojik, nükleer, kimyasal silahları bu ülkelere pazarlayıp destekledikleri örgütlerle beraber ülkenin bütün zenginliklerini hortumlayıp yerle bir ediyor ve bütün bunları modernlik, uygarlık, insanlık adına yaptığını iddia ederek mazlumlara ironik mesajlar veriyor.
- Sponsorlarımız -
Batı’nın bu temeli, tarihi ve bugünü, ezilen ve sömürülen köle üzerine kuruludur. Tarihte ilk köleci topluluklar, Batı’da ortaya çıkmıştır. Batı, köleci toplum düzenini bugünde sürdürüyor. Batı hem dün hem de bugün köleci toplum yapısına sahiptir. Batı bugün köle toplumlara insanlık adına insanlık dışı bir sömürü sistemi bırakmıştır ve bırak mayada devam etmektedir. Batı tarihinin her aşaması sömürülerle, çelişkilerle ve eşitsizliklerle doludur.
Kapitalist sistem, sömürüyü esas alır. Emeği sömüren bu sistem günün 24 saati boyunca, birer vampir gibi canlı emeği emmekle yaşayabilir ve ne kadar çok emek emerse, kadar yaşar ve bu kapitalist üretimin kaçınılmaz eğilimidir.19.yy’da İngiltere’de Nottingham’da 14 ile 20 çocuğun küçük bir odaya doldurulup günün 24 saatinin 15 saatinde, bıkkınlık verici ve tekdüze olmasıyla insanı zaten bitirip tüketen bir işte ve sağlığa zararlı koşullarda çocukların çalıştırılması batının sömürüsünü net bir şekilde ortaya koymaktadır. Batı’nın barbarlığına bir diğer örnek ise Fransızların sömürdüğü Cezayir’dir, Cezayir halkı bağımsızlığı sırasında Fransız sömürüsüne karşı 17 Ekim 1961 yılında barışçıl gösterilerinde Paris’te Fransızlar tarafından vahşice katledilir bu katliamda 200’e yakın Cezayirli Müslüman hayatını kaybeder, ayrıca Fransızlar 1830 da dört milyonun üzerinde,1890 da ise 2,5 milyon kişi öldürmüştü. Bir başka örnek ise tarih boyunca Amerika kıtasına en az 15 milyon Afrikalı köleleştirilerek batı barbarlığının çıkarlarına kurban edildi. Ayrıca İngiliz Parlamentosu’nun raporlarına göre sadece 1768 yılı içerisinde bir yılda Afrika’dan Amerika’ya İngilizler 60.000, Fransızlar 23.000, Hollandalılar 11.000, Portekizler 1.700 köle götürür o yılda satılan toplam köle sayısı 97.500 ‘ü bulur, bu durumun ne kadar dehşet bir durum olduğunu ve Batı’nın ne kadar barbar olduğunu göstermiş oldu. Diğer bir örnek ise batının bir toplumu ve mazlum halkı insanlık dışı muameleyle birer hayvan olarak kendi toplumuna medeniyet olarak sunmasıdır özelliklede 1958 gibi yakın bir tarihte Brüksel’de insan sergisinin, insanat bahçelerinin açılması insanların medeniyet adı altında gururları, insaniyetleri, şerefleri hiçe sayılarak birer hayvanmış gibi sergilenmesidir. Bu insaniyet dışı insanat bahçeleri 19.yy. dan 1958 yılına kadar medeniyet, uygarlık adı altında devam etmiştir. Son serginin Avrupa’nın göbeğinde olması batının ırkçı, faşist, sömürgeci, kültürel üstünlükçü modernnist bir barbar olduğunu ortaya bir kez daha koymuştur.
Batı bugün insanlığa, katliamcı, barbar, haydut oluşunu, akıldışılığını, ruhsuzluğunu, hilelerini, entrikalarını, sahtekarlığını, adaletsizliğini, saldırganlığını, sömürgeciliğini, huzursuzluklarını, güçlüklerini ve sapkınlığını göstermemeye gayret ediyor. Batı, kendisini “modern”, “çağdaş”, Batı-dışı mazlum dünyayı ise “ilkel”, “barbar “olarak niteliyor ve insanlara, modern ya da çağdaş olmazsanız “barbar “olursunuz biçiminde bir de dayatmada bulunuyor.
Batı uygarlığıyla birlikte insanlar özgürleşmemiş, aksine daha çok köleleşmişlerdir. Günümüzde insanlar zincirlere vurulmuş, her türlü özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Bugün insanların özgürlüklerinden söz etmek neredeyse imkânsızdır. Batı’nın bize dayatmış olduğu, başkalarıyla kendimizi kıyaslama, beğenilme maskelerine bürünmek bize hem özgürlüğümüzü kaybettirdi hem de yozlaşmamıza neden oldu. Sonuç olarak Batı uygarlığı, insanlara felaketler getirmiş, büyük barbarlığa dönüşmüş, Batı-dışı coğrafyalara yayıldıkça, tüm acımasızlığını gözler önüne sermiştir.
Batı’nın bu barbarlığına karşı yeni dilin inşası:
- Sponsorlarımız-
Var olan içler acısı durumdan kurtulmak için, bugüne kadar bellenen eski yollar terk edilmelidir. Eskinin can çekiştiği hatta öldüğü fakat güvensizliğin damga vurduğu bir gerçeklik içinde yeninin ufkuna ulaşmak zorundayız. Müslümanlar olarak modern tarih ve modernite karşısında yeni bir seçenek üzerinde çalışmalıyız. Yeni seçenekler üzerinde, etrafında bağımsız olarak Batı’nın paradigmalarını değersizleştirmeliyiz. Batın’ın bilgi doğasına ve temel sorunu olan varlık ve varoluş ayrımına karşı Batı emperyalizm ’ini değersiz kılarak onlara karşı ciddi manada bir mücadele içine girişmeliyiz. Evet batı emperyalizmin bütün boyutlarına, bir yapı bozumuna uğratılması için, önce kendi tarihimizle, sonra da modern tarihle entelektüel bir hesaplaşma yapmak zorundayız.
Kibirli, egoist, duyguları sömüren romantik yanılsamaları biriktirmek ve tüketmek yerine, yapılması gereken hayati tercihleri yaparak, yeni fikirler, yeni insanlar, yeni çerçevelerle, yeni bir duyarlılık bilinci oluşturarak, sömürgeciler tarafından dayatılan ne varsa bunların reddetme iradesini, cesaretini ortaya koyarak batı emperyalizmine karşı yeni bir başlangıç yaparak, çıkarcı akılcılığın çok kötülükler yapabildiği bir dünyada/çağda, ahlaki aklı en güzel şekilde, en yoğun şekilde, en nitelikli şekilde kullanarak batıya karşı bu söylemi gür bir şekilde ortaya koyarak konuşabiliriz.
Kapitalist-seküler-neoliberal dünyada batının bu çok yönlü ve çok etkili meydan okumalarına karşı cevap verme ihtiyacı duymayan, cevap verme kaygısı taşıyamayan, cevap vermek bir yana dursun, kendisine meydan okuyan tehdit unsurlarıyla bütünleşen, bunlarla birlikte yaşayan, hayatlarını bu unsurlara göre düzenleyen bir toplumun, bir kültür medeniyet tasavvuru ve tahayyülü etrafında bir propaganda dilini kullanarak düşüncenin sloganik söylemlerine karşı düşüncenin pratiğe dönüştürülmesi ve bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılın ihtiyaçlarına ikna edici bir şekilde karşılık verebilecek özgün ve bağımsız bir düşünce hareketinin, bütün toplumlar nezdinde, zihninde ve kalbinde ,nihai itminan derecesinde bir bilince, şuura dönüşerek, dünyada ne olup bittiğinin entelektüel anlamda farkında olan nitelikli kadrolar öncülüğünde tecrübe edilebilir, somutlaşabilir bir noktaya getirilerek özgün ve bağımsız bir düşünce hareketi etrafında dünyaya/hayata//tarihe ilişkin bütüncül yorumlar ve bütüncül bir sistem halinde çözümlemeler yapması, öneriler geliştirmesi, her alana yönelik olarak içerik üretmesi hayati önem taşımaktadır.
- Advertisement -
İslam’ın kolektif varoluş bilincini ve iradesini tarihe yansıtabilmek ve bir medeniyet mücadelesi başlatabilmek için her şeyden önce İslami bilginin bütün boyutlarıyla özgürleştirilmesi gerekir. Seküler bilgiyle ve seküler yapılarla hiçbir İslami tahayyül ve tasavvur temellendirilemez, savunulamaz.
Nitel bir değişim ihtiyacı duymayan, yeniden inşa ihtiyacı duymayan, yapısal bir değişimi tartışmayan bir toplum, topluluk kendisini statükoya hapsetmişse; bu statükonun sorunlarından hiç rahatsızlık duymuyorsa, daha da önemlisi rahatsızlık duymayacak bir şekilde konformizm içinde olması çok büyük bir sorundur. Zira bu amansız rahatlık toplumsal sorumluluk almaya cesaret edememek, siyasal sorumluluk almaya cesaret edememek, eyleme cesaret edememek, şuurlu, bilinçli insan yetiştirememek, batıya karşı olan mücadelede kendilerini ileriye taşıyamadıkları gibi batının ekmeğine yağ sürmekten ve kendilerine zarar vermekten alıkoyamıcaklardır. Kendilerini İslam’a nispet eden herkesin öncelikle bu sorunları aşması için bir çaba içerisinde bulunması şarttır.


Batı’ya karşı yeni bir duruş ortaya koyup, yeni bir üslup, yeni bir bilinç, yeni bir irade ve yeni bir içerikle yirmi birinci yüzyıla dair nitelikli sözler sarf ederek, bunları toplum zemininde pratiğe dökerek bir mücadele içerisinde hakikat oklarını, adaleti, eşitliği, özgürlüğü batının o barbar sömürgeci bağrına saplamak batıyı değersiz kılacaktır. Bugün küresel dünyanın ideolojik meşruiyet temelinde terörize edildiği bu dönemde bunlara karşı vereceğimiz esaslı cevap İslami meşruiyet temelinde, ahlaki meşruiyet temelinde, felsefi meşruiyet temelinde olmalı aksi halde bilinçli ya da bilinçsiz evrensel emperyalizme çalışmaktan kendimizi alıkoyamayız. Durumu özetlersek toplumsal olan psikojik olanın sonucudur. Çünkü Allah, nefislerde olanı değiştirmeyeceğimiz sürece toplumun durumu değişmeyecektir. Bu ilahi bir yasadır. Sinede ki savaşın kazanılmadan batıya karşı olan mücadelede toplumsal savaşın başarı şansı yoktur.
Sömürü kötüdür ama ondan daha kötü olan ise sömürüye elverişli olmaktır. Batın’ın katliamcı, barbar, haydut oluşuna, akıldışılığına, ruhsuzluğuna, hilelerine ve sömürgesine karşı bir bilinç, düşünce, felsefe ve kültür mücadelesi vermedikçe dünya halkların, coğrafyaların mazlum talihi hiçbir zaman değişmeyecektir.